Ortadoğu, Asya, Güney Amerika ve Afrika ülkelerinin tamamı, beyinsel olarak Tutsak= Esir olarak yaşamaya hapsolmuş durumdalar. Maalesef Türkiye’de bu ülkeler arasında yer alıyor. Batı denen Avrupa ve Kuzey Amerika kısmen tutsaklıktan kurtulmuş vaziyette. İskandinav ülkeleri İsveç, Norveç ve Finlandiya yüzde 80-90 kurtulmuş durumda. Türkiye ise tabalıktan vatandaşlığa dahi geçemedi. Dolaysıyla evrensel insan hakları bilincine ulaşamadı. Tabaalık ve vatandaşlık arasında gidip geliyor. Birilerine veya bir yerlere bağlı olmadan yaşamayı beceremedi, vatandaş olamadı. Vatandaşlık haklarını kavrayamadı
Tutsaklık ve esaret gerçek manada, toplulukların silah zoruyla başka topluluk tarafından ellerinden hürriyetlerinin alınması anlamına gelmektedir. Tutsaklık ve esaretten belki bir gün kurtulma ihtimali olabilir. İnsanlar kendi iradesiyle şu veya bu nedenle, tutsak ve esir olmuşsa kurtulma söz konusu olmuyor. Çünkü fiziksel ve ruhsal olarak, içinde bulunduğu dünyadan başka dünya olduğunu bilmiyor. Bu tip yaşamayı kabullenmiş olduğundan hiçbir uyarı, çaba tesir etmiyor. Yüzyıl, Binyıl geçse de kendiliğinden değişemiyor.
Tutsaklığa yakalanan insan, uyuşturucu bağımlıları, tıbbı tedavi olmadan nasıl kurtulamıyorsa, bunlarda tedavi olmadan kurtulamıyor. Dolaysıyla sosyalleşemiyor, dengesi bozulduğu için anlamsız, saçma sapan söz söylüyor, hareket yapıyor. Gerçeğe dayanmayan, körü körüne inandığını savunmaya devam ediyor. İlim, sanat, mantık, akıl ve tarih ne derse desin o kendi dediğinden başka bir şey kabul etmiyor. Kendini eleştirenlere de adeta düşman kesiliyor. Yüzyıllık Cumhuriyet konan hedefe ulaşamadı. Hatta bazı konularda maalesef geri gitti.
Ülkemizde, tam anlamıyla Milli Birlik ruhunun kurulamayışının tek nedeni, insanlarımızın tutsak olma halinden kaynaklanmaktadır. Türkiye halkının büyük çoğunluğu, kendini kelepçe ile bir yere bağlamış, kurtulamıyor. Adeta beynini ipotek etmiş, kim ne derse desin kelepçeli olduğu noktanın dışında da doğru olduğunu göremiyor. Kelepçeli olduğu yerin doğru yer olduğuna inanıyor. Hani Cumhuriyet, ‘’ Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür’’ nesiller yetiştirecekti? Ülkede Fikri, vicdanı, irfanı hür, olanlar kabul bile görmüyor
Cumhuriyet, gerçekten yetiştirmişse, yetişenler nerede? Yetişenlerin kahir çoğunluk kenara atıldı. Adeta toplumdan tecrit edildi. Ülkeyi idare edenlerde bunlara sahip çıkmadı. Vebal ve suç kimin? Ülkeyi yıllardır idare edenler kabahatli değilse ülkeyi başkaları mı idare ediyor? Yoksa, dini ve milli eğitimin kaynağında bir bozukluk veya kirlilik mi var? İnsanlarımız, hak, hakikat ve haksızlık karşısında söğüt dalı gibi her ikisinede neden eğiliyor?
Ülkeyi işgal eden, yedi düveli yenen, özgürlüğe kavuşturup Cumhuriyeti kurarak gelecek nesillere emanet edenlere ve bu yolda şehit olanlara nasıl cevap verilecek? Okuyanlar, yazanlar, 80 yıldır ülkeyi idare edenler, bu ülkenin ekmeğini yiyenler, kendilerini nasıl savunacaklar?
Türk halkı, kendine gelerek beynine vurulan zinciri kırıp, fanatik particilik ve mezhepçiliğe son vererek özgürlüğü ve Milli Birliği kurmalı. Ülkesine ve dünyaya başkalarını taklit ederek değil bilim, akıl, vicdan ve öz kültürü penceresinden bakmalı. Ülkede bozulan değerleri yeniden inşa edebilsin. Çapraşık yaşantıdan kurtulup, azap çeken ruhu da kurtulsun, umutsuzluğu bırakarak mutluluğu erişsin.
Türk tarihine baktığımızda, yüzlerce iniş- çıkış mevcut. Halk ve idareciler ruhsal olarak Tutsaklıktan kurtulunduğunda çıkışın başladığını ve çağ yakalanacaktır. Halkımız ve idarecilerimiz, geçmişi bilmeli ama daha çok geleceğe önem vermeli. İnadı, dayatmayı, kibiri ve çekememezliği, kendinin doğru, başkalarının yanlış düşündüğünü bırakır, bütün düşüncelere en azından saygı duyar, ilime sarılırsa tutsaklıktan kurtulur. HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.