Geriye dönüp baktığınızda hiç yaşamamış sanki her şey dün gibi. Ama biraz şöyle geçmişi yokladığınızda çok şeyler yaşamışız. Ben çocukluğumda ilkokulu bitirene kadar köyde yaşadım, öğrencilik hayatımda da yaz aylarında yine köyde yaşamaya devam ettim. Dolayısı ile köyde yaşamayı çok iyi bilirim. Ama şu dönemde şehirde yaşamak yerine sessiz, sakin ve temiz öksijen içerisinde yaşamayı çok istememize rağmnem şimdiki nesil ile şehirde yaşamayı daha çok tercih ediyorlar.
Tabi teknolojinin getirdiği yenilik ve özellikler yeni nesli şehre çekiyor diye düşünüyorum. Bizim çocukluğumuzda şimdiki teknoloji olmadığı gibi kışın elde ettiğiniz meyve sebzelere de sahip olmadığımız gibi yiyemezdik.
Eskiden kışın hiç sebze olmadığı gibi, kışın karda çok olurdu. Eğer gelirse pırasa gelir ve bazende yaza doğru portakal gelirdi. Gördüğümüz meyve sebze bu olsa gerekti. Çünkü her yerde manavda yoktu, yerli olanlar pazarda satılır, ekemeyenler onlardan alırdı.
Ben bazen yazları köye gidiyorum, bahçeye ektiğimiz domates, biber, salatalık ve diğer sebzelerin tadını inanın kışın pazardan aldıklarımızla kıyaslıyorum, kendi ektiklerimizin tadı bir başka oluyor. Satın alınanların tadı tuzu olmuyor.
Çocukluğumuzda zaten pazardan alınacak bir şey beklemezdik. Bakkalda ne olur, lokum, bandırma dediğimiz sucuk ve püsküvit olur. Ha birde o zamanlar içeceklerden sadece gazoz olurdu. Onuda paran olursa alırdın, yoksa onuda göremezdin.
Bizler memur çocuğu olmamıza rağmen öyle cebinde parası olan kişiler değildik. Rahmetli babamı elbisesinin üzerine yelek giyerdi. Bu yeleğin cebine bozuk paralar koyardı. Eskiden en büyük bozuk para bir lira, elli kuruş, yirmi beş kuruş ve beş kuruş on kuruş vardı.
Sabah babam dışarıya çıkınca hemen cebine dalar oradan bie elli veya yirmi beş kuruş koparır, öğleye doğru bakkala gider yirmi beş kuruşa bir şişe gazoz alır içerdik. Sanki dünya bizim olurdu, ne kadar kıymetli ise.
Eskiden ilçeye gelip gitmek öyle kolay değildi, bir köyün kamyonu vardı bu kamyon yedi sekiz köyün adamını şehre toplar getirirdi. Yollar karda bozuk olursa yolcular kamyonu iterek çıkarırdı. Böyle zor şartlarda şehre gelip gidilirdi.
Herkesin öyle parası pulu olmazdı, şehre gelirken bir iki çuval buğday getirir pazarda satar onunla evinin acil ihtiyaçlarını alıp dönerdi. Öyle sabun ve deterjan olmaz, annelerimiz kil ve çora ile çamaşırını kaynatıp yıkardı.
Şehir çok mu zengin ve her şeylerini alıp satardı, şehirde de belli kesimler zenginken ekserisinin köyde yaşayanlardan pek farkı yoktu. Fakirlik ve garibanlık her yerde diz boyu idi. Olmayanda nerede yaşarsa yaşasın yoktu.
Şimdi insanların biraz olsun yaşamları düzeldi, teknoloji sayesinde her şey yaz ve kış piyasada var alabiliyorsunuz. Çok alamsanızda az da olsa alıp tadıyorsunuz. Ülkemizin bu günün şartları ile dünün şartları arasında çok fark var. Eskileri düşünürken dünün yaşam koşulları aklıma geldi sizlerle az da olsa paylaşmak istedim. Sanki her şey dün yaşanmış gibi.
 


4.06.2024 15:52:00

Erdogan Kaya

Hayat sanki yaşamamışın gibi

Hayat sanki yaşamamışın gibi