Mübarek bereket yağdı ve çiftçilere bereket yağarken odunu kömürü olmayanlara da sıkıntı yağdı. Ama bu bereket olmasa hayatımızı devam ettirmemiz çok zor. Eskiden kar yağdığı zaman aylardır kalkmaz yerde yatardı. Köylerde koyun kuzusu olanlar hayvanlarına bakmakta zorluk çekerdi. Koyunlar otlamaya gitmez evde aileler kendileri bakardı. Çeşmeye gidemezse suyunu kendisi eli ile çekerdi, saman ve yemini sırtında getirir elleri ile verirdi.

     Dolayısı ile tarlası tapanı olanlar birde hayvana bakardı. Ama biz nedense bu insanlara fakir der, şehirde kıyafeti düzgün yaşayanlara zengin derdik. Şimdi köyden her şeyi bırakıp şehre geçtik, ama ne gördük her şeyi para ile alır oldu.

      O evimize yiyip içtiğimiz nimetleri bulamayıp bulduklarımızı da para ile satın alır olduk. Yani şehre gelmekle zengin olunmadığını fakirliğin beton dairelerde olduğunu anladık. Demek ki zenginlik kendiyin bolca üretip yediğin yerde yetiştirdiklerin bölgede imiş.

     Genel bir yazı ile konuya devam edelim.

     Ben çocukken Babamın 500 Dönüm Tarlasi, Traktörü, Ortalama 150 Koyunu, Üç Beş İneği ve Danaları vardı.

    Yİlda 60 ton Buğday, 150 Kuzu, Bir iki Dana satardı.

     Ve ben kendimizi Fakir sanırdım hep. Çünkü hep üstünüzde eskimiş Elbise ve Ayakkabi vardı. Buzda bu ayakkabı ile kayar oynardık.

     Sobada tezek yakardık. Saman ile ekmek yapılırdı.

     Ama Et yemeğinden artık bıkıyorduk, hayvanın iç organları köpeklere verilirdi. Yumurta yememek için sofradan kaçardık. Pastırma sucuk günlük yiyeceğimizdi.

      Tereyağı peynir yoğurt bozulunca atar yenisini yapardı Annem.

      Bana göre Zengin Şehirde oturan şık giyinen Şehirlilerdi.

     Ve muhtemelen herkes böyle düşünüyordu.

     Çünkü herkes çocuklarını devlet memuru yapmak için okutuyordu.

     Okusun hayatı kurtulsun. Köyde hayatını çürütmesin derlerdi.

     Bu düşünce geleceğimize şekil verdi. Bizi fakirleştirdi.

     Ve Domates, Biber, Patlican üretemeyen bir ülke yaptı.

     Şimdi buradan bakıyorum ki!

     Babam çok zengin bir adammış, Resmen ağa imiş.

     Ama sürekli tasarrufu kişiliğinin bir rüknü yapmış, gereksiz elbiseleri israf saymış.

     Köylüler Şehire göçtü.

     Sehirler büyüdükçe köyde tarla satıp Şehirde Arsa aldılar. Daire karşılığı verdiler,      Müteahhide üçer beşer daire aldılar.

     Şimdi o Dairelerde yiyecek sebzeyi alamıyorlar. Çünkü yok.

     Soğan Patates alamıyorlar pahalı.

     Tereyağı, Peynir alamıyorlar.

     Doğalgaz zammına kızıyorlar

     Hala köylüler, Şehre göçüyorlar.

        Şehirde ne varsa yığıldık kalabalığın içerisine, fabrikatörlere çalışıp köle olduk. Malesef durumumuz bu şekle dönüştü vesselam.

 

 

 


25.11.2024 21:08:00

Erdogan Kaya

Ne idik nereden nereye geldik

Ne idik nereden nereye geldik