Tarla ve bahçelerin boş kalması Türk tarihinde çok rastlanan bir durumdur. Türkler savaşlara gider ya şehit ya gazi olur, gazi olanların bir çoğununda sağlık durumu ve imkânları müsait olmadığından, tarım, bağ ve bahçe işleri yapamadıkları için üretim ciddi oranda düşüyordu.
Birinci Dünya ve İstiklal Savaşında birçok cephede savaşan Türklerin bir kısmı geri dönemedi, şehit düştükleri topraklara kefensiz gömüldü. Sağ kalan gazilerinde yüzde seksen doksanı çalışamaz durumda döndü. Bir kısmınında köyünde tarım yapacak miktarda tarlası yoktu. Kıtlık denen nesne bütün köyleri kasıp kavuruyordu. Köylü ununu, bulgurunu, tarhanalığını ve tohumluğunu ürünüyle karşılayabiliyor ve pekmezini kendi bağından yapabiliyorsa keyfine diyecek yoktu. Köylerde bu tip hane sayısı ne yazikki 5-10’nu geçmiyordu.
Nedenleri, 1876’da başlayan Osmanlı-Rus, 1912 Balkan, 1914’den 1923’e kadar aralıklı olarak 40 yıl devam eden, Birinci Dünya ve İstiklal savaşları dolaysıyla halk tarlasına, bağına, bahçesine bakamamıştı. Cumhuriyetle Türk vatandaşı tarlasına, bağına bahçesine döndü, dar imkânlarıyla tarlasını ekmeye, bahçesine ve bağına bakmaya başladı. 80-90 yıl tarlasını ekti, bağına-bahçesine baktı üretimiyle geçimini sağlama durumuna geldi.
Üretime önem verilmediği için köy ve kasabada yaşayanların tarım, hayvancılık, sebze ve meyvecilik yapma imkânları çok artmasına rağmen köylümüz ve kasabalımız artık üretime soğuk bakmaya ve üretmemeye yöneldi. Köy ve kasabadan, şehirlere göç furyası başladı. Gerekçede çocuklarını okutarak veya sanat sahibi yaparak ekmeğini, kimseye muhtaç olmadan kazanmasıydı.
2023 itibarıyla göç eden köylünün durum hiçte düşündüğü gibi bir sonuca ulaşmadı. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu. Çünkü Ülkemizde, birkaç Üniversite hariç diğer bütün üniversitelerin herhangi bir fakültesini veya bir yüksekokulu bitirerek iş ve küçük sanatlarla geçinme imkânı kalmadı. Çünkü binlerce genç fakülte mezunu oldu. Yeterinden çok fazla da aynı işi yapanlar oldu.
Köy ve kasabadan çocukları için göç edenler tarla, bağ ve bahçesinde üretimi bırakmanın yanlış olduğunu görerek pişman oldu. Meselenin başka bir boyutuda, köy ve kasabadan şehire gidenlerin yüzde doksanı uyum sağlayamadı. Köylü kalamadı, şehirli de olamadı, köyüne ve kasabasına da geri dönemeyerek arada kaldı. Umdukları olmadığı gibi ne kendini nede çocuklarını düşündüğü şekilde kurtaramadı.
İlçe ve illere göçenlerin bir kısmı küçük sanatlarla, bir kısmıda fırın, lokanta, bakkal ve kahvehane vs. çalıştırarak geçimini temin etti. Büyük bir kısmı çay ocaklarında, cami önlerinde laf üreterek vakit geçirme zorunda kaldı. Köy ve kasabadaki, tarlasını, bağını, bahçesini bırakarak yanlış yaptığını anladı ama geri de dönemedi. İlçe ve ilde mutsuz ve umutsuz bir hayata devam etmek zorunda kaldı.
Yurt dışında çalışanlar çoktan köy ve kasabasındaki üretimi bıraktı. Türkiye’de iş kurmak istedi lakin kuramadı. Öz kültürü ile çalıştığı ülke kültürü arasında kalan yurttaşlarımız umudu, ikinci-üçüncü kuşağa bağladı. İkinci kuşağın yüzde doksanı işçi oldu. Üçüncü kuşağın büyük kısmı köklerini kaybetmeyle karşı karşıya kaldı. Ne yazık ki üçüncü kuşakta, kendi kültürüyle çalıştığı, ülke kültürü arasında kalarak bunalıma sürükleniyor.
Ülkemizde, tarla, bağ ve bahçeler üretim yapacakları bekliyor. Yurt dışında biriktirdiği sermayeyle Türkiye’ye yatırım yapacaklar da yardım bekliyor. Devlet, üretim ve yatırım yapacakları, istikrarlı ve düzenli şekilde desteklediğinde, üretim ve yatırım artacaktır. Tarlalar, bağ ve bahçeler boş kalmayacak, yurt dışında çalışanlarımızda yatırımlarını yapacaklardır. Devlet, yardım ve yol gösterme alt yapısını oluşturduğunda, üretim ve yatırım artacaktır. İtalya yıllar önce bunu uygulamış ve ciddi sonuç almıştır.
İTALYA bunu becerdiğine göre Türkiye neden becermesin. İtalya ne yapmış? Almanya’dan bir miktar sermayeyle dönen, yatırım ve üretim yapacaklara, yol göstermiş, gerektiği kadar da kredi vermiş. Almanya’da çalışan İtalyan vatandaşlarından isteyenlerin tamamı bu sistemden yararlanarak yatırım ve üretime katkıda bulunarak, ülkesinde işveren ve üreten durumuna geçmiş.
Türkiye’nin bu sistemi hemen uygulamaya sokması tek doğru ve kurtuluş yoludur. Aksaray’ı örnek verebiliriz. Almanya’da 65.000 bin, diğer ülkelerde, 195.000 olmak üzere toplam 250.000 Aksaraylının yurt dışında olduğu biliniyor. Bu rakamı bilmek önemli değil. İsteyen ve imkânı olanları üretime ve yatırıma yönlendirmek önemlidir.
Tarlaların tarıma elverişsiz hale gelinceye kadar bölünmesi ile mirasçılardan gerçekten çiftçiliği yapanın ekmesine sağlayacak şekilde kanun değiştirilmeli ki tarlalar boş kalmasın, üretim artsın.
HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.