Rasim Gül

Tarih: 17.09.2022 23:53

Kendi gibi düşünmeyenler…

Facebook Twitter Linked-in

     Dışlama sosyolojik bir mesele midir? Ayrılıkçı düşünenlerle, ayrılıkçı Müslümanların ve Türk olmayanların yarattığı bir olgu mudur? Yoksa demokrasisini oturtamamış, gelir dağılımında adaleti sağlayamamış, kültürel yönden hayli zayıf, yozlaşmış; dolaysıyla milli birliğini koruyamamış yönetimlerin başvurduğu bir metot mudur? Veya mevcut konumunu korumak isteyenlerin çevirdikleri bir entrika mıdır? Yoksa, her konuda her şeyi bildiğini sananların, kendi gibi düşünmeyenlere tahammülsüzlüğü müdür?

        Kendi gibi düşünmeyenleri dışlama konusunda, Türkiye ne durumdadır sorusunun cevabı; maalesef tam ortasında, göbeğindedir diyebiliriz.  Dışlamada halk kesinlikle masumdur.Çünkü bu millet kendi gibi düşünmeyen ve kendi gibi inanmayanlarla asırlarca birlikte yaşamıştır.Bu konuda, yöneticilerden çok daha ileri görüşlü olduğunu, her zaman ispat etmiştir.Suçlu ve kabahatli varsa bunlar; her türlü idari kademede bulunanlar, siyasi liderler, liderlerin cahil danışmanları ve tetikçileridir.

      Türkiye’de hükümetin ve devletin bütün kurumları, sivil toplum örgütleri, muhtarı, azası, öğretmeni ve imamı, istisnalar hariç; elbirliği içinde dışlamada ve düşmanlıkta yarış etmektedirler. Tarih bize göstermiştir ki, dışlamalar ve sonrasında büyüyen düşmanlıktan,434 yılında Asya’da kurulan Hunlar da nasibini almıştır.Medine sözleşmesiyle 622’de Medine’de kurulan ilk İslam devletinden bu yana sayısız devletler yıkıldı. Türkler ve Müslümanlar acı çekip, zulüm gördüler.

    Çok değişen dünyada, özellikle Türk ve İslam dünyasında, dışlamayla birlikte düşmanlığa varan görüş ayrılıkları hiç eksilmedi. Tam tersine arttı. Osmanlının yıkılışının başlıca sebepleri ; adaletsizlik,çekememezlik,kin, nefret ve düşmanlıktır.

    Yüz yıl evvel kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel esasları ve kuruluş felsefesi kurulduğundan beri tartışılmaktadır. Yüz yıl içinde temel esasları ve kuruluş felsefesini değiştirme fırsatı iktidarların eline geçmesine rağmen, değiştirme yerine dedikodusunu yaparak oy elde etmeye önem vermişlerdir. İktidar ve muhalefet birlikte,birçok şeyi yapmaya muktedir oldukları halde yine yapmadılar. İktidar ve muhalefet yetkilileri!...Kendinize gelin! Bu asil halkın birbirini dışlamasına çanak tutmayın.

  Komşuyu, komşuya, evlatla anne-babayı, öğretmenle-öğrenciyi, imamla-cemaati, fakirle-zengini, davalıyla-davacıyı, işçiyle-iş adamını, vatandaşla, hâkim ve savcıyı birbirine düşürmekten vazgeçin. Belli bir süre sonra şu anda bulunduğunuz yerlerde olamayacaksınız.Şükür ki ölüm var. Allah’tan korkun, kuldan utanın, insanların yakasını bırakın.İnsanların özgürlüğünü, eşitliğini, huzurunu ve mutluluğunu çalmayın… Yahu biraz az konuşun, halkı aptal yerine koymayın yeter.

   İnsan psikolojisinin temelinde; dışlamak ve kendi gibi olmayanlara üstünlük kurmak vardır. Kişinin kendisinin ayakta kalması için bunlar gerekebilir.Ancak bu hal, onun haklarını, özgürlüğünü, eşitliğini yok saymak anlamına gelmez.Adaleti ortadan kaldıracak noktalara götürerek dışlama ve düşmanlık olamaz.

   İnsanlar ve özellikle siyasiler, kriz dönemlerinde yaptıkları yanlışlarda, kendileri dışında bir suçlu ararlar.Muhtemel bir suçlu bulamazlarsa,yeni bir suçlu bulup, kendilerini kurtarmak ve rahatlamak yolunu seçerler. Suçlu kimdir?  Kendine benzemeyendir. Elinde yetki olanlar, tarihi bile ters çevirmeye kalkabilir hatta tarihi tarafsız değil, kendi görüşlerine göre yeniden yazdırabilirler.Yüz yıldır, bin yıldır, beş bin yıldır yapılan hatalardan maalesef ders almıyoruz…

Hayrola Muvaffak Ola Muzaffer Ola…

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —