1961 Anayasasının tanıdığı fikir özgürlüğü gençliğe, kendi ve ülkesinin geleceği için bir heyecan ve umut getirdi.Gençlik 1970’lerden itibarensolda, sağda ve İslami kesimde Hareketlendi ve çığ gibi gelişti ve büyüdü. Bağımsızlığa, milliyetçiliğe ve inanca yürekten inanan gençler, samimi olarak inandığı yolda yürüdüfikrini yüksek sesle söyledi ve savundu.
Aynı yıllarda birçok Avrupa ülkesinde de aynı duygu ve inançla gençlik hareketleri vardı. Türk gençliği ülkesinin ve kendisinin geleceği hakkında düşünüyor ve fikrini haykırıyordu. Özellikle Üniversitelerde söz hakkı istiyor, eksikleri ve yanlışları yüksek sesle dile getiriyordu. Ülkeyi ve üniversiteleri yönetenler, gençlikten gelen istek ve görüşlerekulak veriyor,yerine getirmeye çalışıyordu.Her şey iyi gidiyordu.Ne yazikki partiler işe karışıp gençliği,partilerine çekip partili yapana kadar.
Amerika ve Rusya bağımsız Türkiye, Milliyetçi Türkiye, inanca özgürlük diyen gençliği durdurmak ve dağıtmak için çareler aradı ve buldu.Bağımsız Türkiye diyen gençliğe komünist, milliyetçi Türkiye diyen gençliğe faşist, inanca saygı diyen gençliğe gerici, tutucu, yobaz yaftası yapıştırdı. Partiler ve liderler de Amerika ve Rusya’nın oyununa gelerek, komünist, faşist ve gerici, yobaz yaftalarını kendi gençlerinin üzerine yapıştırdılar.
Türk gençliğini,partilerinin amaçlarında acımasızca kullanmaya başladılar.Liderlerin onayı ve tasvibi ileüç kesimde birbirini hainlikle suçlamaya yöneldi. Devrimci gençlikle, Ülkücü gençlik kısa bir süre karşılıklı oturup fikirlerini tartıştılar. Çokta güzel gidiyordu.Birileri düğmeye bastı, karşılıklı oturma bitti, omuz vurma ve laf atma başladı yetmedi, kısa süre sonra yumruklu, ardından muştalı kavgalar başladı. Bu da yetmedi bıçaklı ve silahlı kavgalar başladı.
Bütün bunları o günün parti liderleri kendi partilerine hizmet eden gençliğin haklı olduğunu, diğerlerinin haksız olduğunu açıkça söylemeye ve kavganın daha artması için ellerinden geleni yapmaya başladılar. Kardeş kavgasını durdurmayıistemediler. Tam tersine kavgaya merdiven dayadılar, kavga değirmenine su taşıdılar.
Silahlı kavga şiddetlendi resmi rakamlara göre 4.500 genç öldürüldü. 10.000 ler işkence gördü, devletimiz sadece izledi.Sağcı polis milliyetçileri, solcu polis devrimcileri ellerinden geldiği kadar korudu. Öğrenci yurtlarının tamamı milliyetçi ve devrimci gençlerin kontrolüne geçti. Aziz devletimiz yine izledi. Siyasi parti liderleri de kendine bağlı olmayan gençliği suçlamaya devam etti.Ölümler, öldürmeler liderleri hiçte etkilemedi, süslü demeç ve yalancı ağıtlara devam ettiler.
Gerçekte perdenin arkasında, Amerika,Rusya, Çin ve Batılı devletlerin olduğunu bildikleri halde, devleti ve partileri yönetenyetkililerbunu halka açıklamadı. Çünkü hiç biri Amerika, Rusya ve Çin ve Batılı devletleri karşısına almak istemedi. Türk gençliğinin birliğini, dirilişini ve Türk halkının güçlenmesini istemeyen bu devletler, tek kuruş harcamadan, tek silah atmadan Türkiye’de; Türk Gençliğine kavga ettiriyordu. Bu direk örtülü iç harptı. İç kavga yaktı yıktı, öldürdü ve gençliği birbirine düşman etti. İdealist gençlik darmadağın oldu. Aradan 40 yıl geçti halen toparlanamadı.
Türk Halkı ve gençliği parçalara bölünmüştü. Bu durumda bir kurtarıcı gerekiyordu, Amerika düğmeye bastı ordu idareye el koydu. Türkiye’de demokrasi ve fikir özgürlüğü ortadan kaldırıldı, gençliğe de ağır darbe vuruldu. Halen ortada ne gerçek demokrasi var, nede gerçekten fikir özgürlüğünü savunan gençlik var.
Sonuç olarak ülke halkının ve gençliğinin geldiği nokta, liderlere sığınmak, kendi aklını, vicdanını ve bilimi kullanma yerine liderinin emrine sadakat gösterme noktasına girmiştir. Şayet Halk ve gençlik bu yanlış tutumdan çıkıp gerçeklerden ve doğrulardan yana olmayı akletmezse başına neler geleceğini yaşayanlar göreceklerdir.
HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.