Türk Milleti, Orta Asya, Anadolu, Ortadoğu, Balkanlar ve Afrika’da sahip olduğu verimli topraklar ve madenler nedeniyle her zaman hedef odu. Bu topraklarda gözü olan devletler, tarih boyunca devletin zirvesinde geçimsizlik ve anlaşmazlık çıkarmak için ellerinden geleni yaptılar. Zayıf ve koltuk merakı olan yöneticilerde alet oldular. Zirvedeki geçimsizlik tabanda umutsuzluğa, gerginliğe yol açtı, kalkınma ve büyüme yavaşladı, hatta geriledi. Milli birliği bozuldu, güç zayıfladı, İtibar ve toprak kaybetmeye yol açtı. 

     1699 Viyana bozgunu ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın boğdurulması başlangıç sayılıyor. 1839’da ilan edilen Tanzimatın getirdiği dalgalanmalar neticesinde, Akdeniz adaları kaybedildi. 1876’da ilan edilen 1. Meşrutiyetle, vatanın yarısı olan Rumeli kaybedildi. 1908’de ilan edilen 2. Meşrutiyet İmparatorluğun sonunu getirdi. 

      1839’dan 1918’e kadar geçen 77 yılda durmadan yapılan savaşlar, yetişmiş kadroyu, sanayi ve tarımı neredeyse bitirdi. Daha acısı eli tutan gözü gören Türk’te kalmadı. Ya şehit ya gazi oldu. Azınlık sayıldığı için askere alınmayan Ermeni, Rum ve Yahudiler para kazandılar, sanat ve ilimde ileri gittiler. Sözde Devletin sahibi, Türkler üç kıtada, vatanı müdafaa peşinde ölüme gitti. Azınlıklar da para kazanıp imparatorluğu içten çökerterek kendi devletlerini kurmak için Türküm diyenleri birbirine düşürmeyi becerdiler.

      1920’de Cumhuriyetinin kuruluşunda nüfus yaklaşık 8-9 milyondu. Türkler vatan, devlet ve toprak sahibi oldular.  İlim, sanayi ve sanata yöneldiler. Halkının yarısı aç, yarısı hasta, yarısı sakat ve borç içinde bir Türkiye vardı. 1920’den 2024nyılına kadar geçen 104 yılda ilimde, sanatta, sanayide, tarım-hayvancılık ve eğitimde hesap edilemeyecek kadar gelişme başarıldı. Yetmez ama gelinen sonuç mükemmeldi. Her hükümetin, bütün iş adamlarının, çiftçinin inkâr edilemeyecek katkıları oldu. Mükemmel bir bürokrat ve iş adamı kadrosu yetişti. 

      Yetişen kadrolar bir Türkiye değil on Türkiye’yi yönetecek sayı ve güce ulaştı. Zirvedeki siyasi kavgalar ve iktidar hırsı, yetişmiş kadroların büyük kısmını dışladığı için yönetime, liyakatsiz kişiler getirilmesi ciddi beceriksizliğe yol açtı. Siyasi kavga ve hakaretler bir maharet haine geldi. Kameraların önünde yapılan ve bin defa halka gösterilen kavgalar halkı bezdirdi. Orta Asya, Güney Amerika ve Afrika ülkelerinde dahi az görülen bu gereksiz ve cahilane kavgalar, halkı Meclisten soğuttu. Halk başta genel başkanların kavgasını istemiyor. Zirvede barış, sevgi, saygı ve Milli Konularda birlik istiyor. Zirvede seçim kavgası değil, geçim ve öze dönülmesini istiyor.

HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.

 


18.12.2024 07:45:00

Rasim Gül

ZİRVEDE GEÇİMSİZLİK, GÜÇ VE İTİBAR KAYBETTİRİYOR

ZİRVEDE GEÇİMSİZLİK, GÜÇ VE İTİBAR KAYBETTİRİYOR