Hani zaman zaman deriz ya, “ etme bulma dünyası, yaşattığını yaşamadan ölmezsin” diye. Bu cümleye katılırsınız katılmazsınız, çoğumuzun görüp yaşadığı hadiseler bunlar. Merak etmeyin konuyu gerçek ağızdan anlatılanı sizlere aktaracağım. Anne ve babana ne yaşattıysan aynısını veya fazlasını yaşamadan bu dünyadan göçüp gitmeyeceksin. Kim ebeveynine ne yaşatdıysa inanın çoğunluğun evlatları da onlara yaşatmaktadır. İlimiz Huzur evine eskiden sık gider burada kalanlarla sohbet eder, bazende burada televizyon programı yapar burada kalan insanları neşelendirirdim. Son dönemlerde eskisi kadar gidemesemde ara sıra gidip gelmeye çalışıyorum. Bir ara yine buraya gitmiştim, yeni gelen bir yaşlımızla sohbet etme imkanı buldum. Bu sohbetimizi bir yere not etmiştim. Bu hemşehrimiz evlatlarından şikayetçi idi. Tabi hanımda vefat edince yalnız kalmış, bakanı olmayınca kendisini huzur evine atmış. Dertli olunca biraz deşeleyerek sohbet ettim, bir dokundum bin ah işittim. Kendisi gençliğinde devlet kurumunda memur iken anne ve babası ile pek fazla ilgilenememiş. Daha doğrusu evlatlarına ihtiyaç duyduklarında onları görmezlikten gelmiş. Kendi hayatı ve ailesi ile ilgilenerek çocuklarının eğitimi ile meşgul olmuş. Babası öğrenci iken kendisine ne gerekiyorsa yaparak bunu okutmuş. Tabi babası ve annesi perişan bir vaziyetde vefat etmişler. Hatta hanımı cenazeye bile gitmemiş. İşin burası bu iken şimdi aynı akıbeti kendisi yaşamış ve babasından daha beter bir vaziyete gelmiş. Çocuğuna da en iyi şekilde bakarak iyi bir eğitim verdiğini söylüyor. Ancak çocuk evlenip belli bir meslek sahibi olunca anne ve babasını ihmal etmişler. Kendilerini ziyaret etmeye bile gelmeyen çocuklarını zaman zaman armış ama telefonuna bile bakmamışlar. Hanım rahatsızlanıp vefat ediyor ve büyük oğluna telefon açıyor. Oğlan baba cenazeyi kaldırdınız mı kaldırdıysan beni niçin rahatsız ediyorsun diyor. Mesele cenaze kaldırmak değil taziye evinde evlatlarının bulunması meselesi. Baba üsteleyince oğlu diyor ki, “ insan bu kadar rahatsız edilmez ki, mesle verdiğin iki damla suysa ödünç verebilirim, kusura bakma” diyor. Bu cümle benim dünyamı yıktı, düşündüm ben ne yaptım da evladım bana böyle dedi diye düşünürken, birden anne ve babam aklıma geldi. Demek ki, ettiğimi bulduğumu o zaman hatırladım. Ettiğimi çekiyorum demekten kendimi alamadım diyor. Tabi ben konunun birde manevi yönünü sordum en ufak bir dini bilgi ve yetişme yok. Bu olmayınca evladın sana iki damla suyunu iade eder. Baban ve annene ne yaptıysan onlarda sana aynen yaparlar. Sonra şunları söyledi, “ evladım yok diyenler boşa konuşur. Önce Allah hayırlı evlat versin anladım ama geç anladım, Allah manevi duygu ile yetişip hareket eden evlat nasip etsin. Ya da hiç evlat olmadan yalnız yaşamı bizlere nasip etsin.” Şimdi anladınız değil mi anne ve babasına kötü davrananların sonunu. Önemli olan hayırlı evlat olmak ve anne ile babasına şefkat ile bakmaktır. Yoksa bir gün evladım dediğin evlatlarında her şeyi unutur bir gün karşınıza çıkar neyin ne olduğunu görürsünüz.


25.04.2024 10:27:00

Erdogan Kaya

Yaşattığını mutlaka yaşıyorsun

Yaşattığını mutlaka yaşıyorsun