Mustafa Avcı

Tarih: 16.03.2025 13:46

Yaş 63; Ömrün Son Demlerine Doğru

Facebook Twitter Linked-in

Hayat, bir yolculuktur ve her anı bize değerli bir ders sunar. Ömrün son demlerine yaklaşan bir insanın, geriye dönüp baktığında hayatta öğrendikleri, yalnızca kendi tecrübeleri değil, aynı zamanda dini ve manevi eğitimin ışığında şekillenir. "Ne öğrendin bu hayattan?" sorusuna verilecek cevap, bir insanın hayatını nasıl yaşadığını, neyi ne kadar kıymetli bildiğini ve hangi manevi eğitim aldığını gösterir. 

İşte, bu yolda öğrendiklerimizden bazıları:

Hayatın en büyük hakikati, her şeyin geçici olduğudur. Bir insan gelir; Acı çeker,çile çeker yokluk ve yoksulluk içerisinde veya tam tersi el bebek gül bebek büyür, bir eli yağda bir eli balda gibi; ve bir gün gider. Aynı şekilde, sevinçlerimiz de acılarımız da zamanla geçer. Bu gerçeği kabul etmek, insanı olgunlaştırır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır:

"Her şey helak olacak, ancak Yüce Rabbimizin yüzü baki kalacaktır." (Kehf Suresi, 88)

İnsanlar, mallar, makamlar, hatta sağlığımız... Hepsi bir gün son bulacak. Fakat, "her şeyin geçici" olduğunu idrak etmek, insana huzur verir. Kaybı, acıyı ve ayrılığı kabullenmek, ruhu rahatlatır. Zira Allah'ın takdiri her şeyden üstündür.

Hayatta yaşadığımız her acı, bir zaman sonra hafifler. Zihnimiz, acıyı unutur ya da ona alışır. Her acının bir sonu vardır. Hadis-i Şerif'te Peygamberimiz Hazreti Muhammed S.A.V. efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Müslüman, başına gelen her musibette sabrederse, Allah ona sabrının karşılığında mükâfat verir." (Buhari)

Acılarımızın geçici olduğunu bilmek, sabrı öğrenecek ve her zor zamanın sonunda bir rahatlık bulacağız. İnsan, sabır gösterdiği sürece güçlenir, acılar azalır.

İslam dini, insana kalbinin huzur içinde olması gerektiğini öğretir. Hayatın zorlukları, bazen bizi üzüntüye sürükleyebilir. Ancak, gerçekte hiçbir şey kalıcı değildir. Allah, her şeyin sahibidir ve her türlü olayın sonunda hayır vardır.İnsan, dünyaya bağlı kalmadan, her şeyi geçici olarak görmeli ve kalbinin huzurunu kaybetmemelidir.

İnsan sosyal bir varlıktır ve başkalarıyla paylaşımlar yapmak, yalnızlık hissini hafifletir. Ancak, yalnız kaldığımızda iç dünyanızla baş başa kalırız ve bazen gözyaşlarımızı tutamayız. Bu, insanın doğasında olan bir durumdur Hadis-i Şerif'te Peygamberimiz Hazreti Muhammed S.A.V. efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Birbirinizi sevmedikçe gerçek anlamda iman etmiş olamazsınız." (Müslim)

İnsanların birbirine desteği, sevgisi ve merhameti, insanı yalnızlık hissinden korur. Ancak, yalnızlık da ruhsal bir sınavdır ve insan bu süreçten de güçlenerek çıkmalıdır.

Ölüm, hayatın kaçınılmaz gerçeğidir. Ancak, ölümden sonrası, her inançta farklı şekillerde yorumlanmış ve huzurlu bir vuslat olarak kabul edilmiştir. İslam'da ölüm, bir son değil, bir geçiştir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurmuştur:

"Ölüm, müminin, Rabbine kavuşmasıdır." (Buhari)

Ölüm, dünya hayatının sonu olsa da, Ahiret hayatının bir başlangıcıdır. Bir mümin için ölüm, Allah'a yakınlaşmanın bir aracıdır ve sonsuz huzura erişmenin bir kapısıdır. Zamanın değerini anlamadan, "çok geç" demek, insana en büyük pişmanlıkları getirebilir. "Çok geç" demek, zamanın değerini kaybetmek anlamına gelir. Ancak, her zaman fırsatlar vardır; Allah, her zaman tövbe kapısını açık tutar ve insanları doğru yola yönlendirir.

Ömrün son demlerini yaşayan bir insanın hayatla ilgili öğrendikleri, sadece bireysel birikimlerden değil, aynı zamanda Kuran’ın bize öğrettikleri ışığında şekillenir. Her şeyin geçici olduğunu, acıların zamanla geçeceğini, ölümün bir son değil bir vuslat olduğunu, zamanın değerini bilerek yaşamanın gerektiğini anlamak, insanın hayatına anlam katar. Bu hayatta öğrendiklerimizi kabul etmek, kalbin huzurunu bulmamıza ve Rabbimize daha yakın olmamıza vesile olur.Vesselam


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —