Toplumda tutarsızlık varsa, AHLAKSIZLIK, Ahlaksızlık varsa TUTARSIZLIK vardır. İkisi de varsa, KANUN ya zayıftır veya hiç yoktur. Böyle bir toplum da, insanları bıktıran bir karmaşa, kargaşa, güvensizlik, mutsuzluk ve gizli KORKU ve İŞKENCE vardır.

Merak ettiğim vede nedenini anlamadığım, Ülkemizde neden insanlar yapması gereken görevini layıkıyla yapmaz? Oturduğu yerde lafla her sorunu çözer. İlgi-alaka, eylem, sorumluluk dediğin zaman kaçarak, başkalarını suçlamayı marifet sanar? Neden, kin-nefret-çekememezlik ve düşmanlık yolunu seçerek toplumun huzurunu bozar? Neden tutarsızlık ve ahlaksızlığa tavır alınarak, insanların rahatı sağlanmaz? Bütün bunları, aklı olanlar kendilerine sormalı derim. 

Türk toplumun da asırlardır süre gelen tutarsızlık ve ahlaksızlık bir türlü düzeltilememiştir. Tutarsızlık malum olduğu gibi istikrarsızlık ve bir dediğini, bir dediği tutmayan insan demek tir. Ahlaksızlığa gelince, din diyanet anlamına geldiği gibi esas olan, her haliyle insanları rahatsız eden ve onlara korku veren ve canlarına kıymaya cesaret eden, mallarına da zarar veren anlamlarına geliyor.

Son 300 yıldır Osmanlıyı ve Türkiye Cumhuriyetini kuruluş devri hariç tamamıyla, oy kazanma ve kaybetme hesabıyla, yani iktidarda kalma ve iktidardan düşme korkusuyla, yönetenler de işin üzerinde kararlı durmamışlar ve süreleri dolunca da geleni suçlayarak gitmişlerdir. Gelende gideni suçlayarak yönetmeye devam etmiştir. Halende durum aynen devam etmektedir.

Yüzyıllar içindeki bütün yöneticilerin, BECERİKSİZLİĞİNİN ve YANLIŞININ listesinin çıkarılmasında sonsuz fayda vardır. Çünkü milletlerin ve Devletin hafızasında olanlar, zaman geçince birileri çıkıp silebiliyor. Herhangi bir yönetici, ben kim senin bir şeyini almadım, çalmadım, çaldırmadım dediğinde, hadi canım sende denerek belgeler ortaya konmalıdır.

Tutarsızlığın olduğu yerde, ahlaksızlık ve SORUN vardır. Peki, sorunu kim çözer? Sorunu yaşayan halk çözer. Burada varmak istediğimiz nokta, halk kendi derdini ve acısını vede ihtiyacını bilenleri seçmelidir. Halka rağmen getirilenlerde sorunu çözemiyor. Genelde göreve getirilenler sadece, partiye ve partiye yakınlığı olan, cemaat, tarikat ve liyakatsiz kişiler getiriliyor. 

Ülkemizde önem verilmeyen, LİYAKAT ve EHLİYETTİR. Liyakat, birikimdir, beceridir, tecrübedir, güzel ahlaktır ve dahada önemlisi aklını kullanan insan demektir. Aklın, mantığın, ahlakın ve kanunların kabul etmediği işleri yapmayan vede yaptırma baskılarına karşı gelen kişidir. Bunlara aynı zamanda eskilerin deyimiyle Devlet Adamı da deniyor. Bu vasıf devleti ve halkı soyan değil, bilakis devleti ve halkı düşünen, haklarını koruyan anlamındadır.

Bugün toplumumuz da elbette belirli oranda tutarsızlık ve ahlaksızlık devam etmektedir. Toplum katmanlarında sadece oranda küçük farklar vardır. İşin yanlışı ve haksızlığı insanlar kendi grup ve mevkidaşlarında daha az diğerlerinde daha çok iddiasında bulunuyorlar.

Bu iddia ve görüş kesinlikle yanlıştır. Halk tutarsızlığı başta siyasetçilere ve arkasından bürokratlara çıkarmaktadır. Halk tutarsızlık yapan siyasiye oy veriyor mu veriyor. O zaman siyasetçi nasıl tutarsız ve ahlaksız oluyor da ona oy veren tutarlı ve ahlaklı oluyor? Burada en güzel söz tencere ve kapağı gibi demek çok daha doğrudur.

Siyasetçi, kendinin tutarlı ve ahlaklı olduğunu, ancak bürokratın yeteri kadar tutarlı ve ahlaklı olmadığının ileri sürüyor. Peki, Siyasetçi yeteri kadar tutarlı ve ahlaklı ise neden tutarsız ve ahlaksız bürokratı atıyor veya yapanın yanına bırakıyor?

Bu örnekler, İmam, öğretmen, savcı, hâkim, sanatkâr, iş adamı, dernek ve sivil toplum örgüt yöneticileri ve gazetecilerde görülebilir. Netice, toplumdaki tutarsızlık ve ahlaksızlığın oranı küçük farklarla aynıdır. Dolaysıyla toplum olarak yaşamaya mecbur olan, insanlar aynaya baktığında pek ala kendini rahatça görebilirler. Tabi aynaya bakarlarsa.

Toplumda, tutarsızlık ve ahlaksızlık varsa burada kanunun yetersizliğin gidermek ve kanunu bütün insanlara adaletli şekilde uygulamaktan ibarettir. Amerika kıtasını yeniden keşfetmeye çalışmanın anlamı yok. Dünyada kanunlarla ve tarafsız savcı ve hâkimlerle yönetilen ülkelere bakıldığında rahatça görülebilir. Ama gören göz ve insanların ıstırabını duyan kalp varsa. 

Topluma hâkim olan ve olmak isteyenler, ne yazikki kültürlerini, ideolojilerini, geleneklerini DİNİN arı haline katıyorlar. Dolaysıyla dini yozlaştırarak kendilerine hizmet ettirmeye gayret ediyorlar. Bir başka durumda; yetki bende, söz bende, ben bildiğimi yaparım, saplantısında idarecilerin kurtulması şarttır.

İyi güzelde sizin bildiğiniz yanlış olduğunda, bunun ağır faturasını halk ödüyor. Türkiye, siyasetçilerin ve bürokratların fikirlerini TEST edeceği bir oyun alanı olmamalıdır. Türkiye de temel sorun, bilim, akıl ve vicdandan yoksun yönetimdir.                                                                   

Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.


6.11.2021 05:58:00

Rasim Gül

TUTARSIZLIK ve AHLAKSIZLIK

TUTARSIZLIK ve AHLAKSIZLIK