Padişahta olabilen, SİYASİ ÖFKE’ yi siyasi liderler miras olarak aldılar, bir türlüde bırakmıyorlar. 80 senedir de siyasi çıkarları için devam ettiriyorlar. Baskı, algıyla ve bağırıp, hakaret etmeyle toplumu bölüp, kamplaştırarak partilerine zimmetli hale getirip elde tutuyorlar.

Liderinin siyasi öfkesinin ve zararını gördüğü halde, liderimden ve partimden vazgeçmem diyen düşünceye şaşıyorum. Vicdanları, akılları ve adalet duyguları bunu nasıl kabul ediyor, anlamak mümkün değil. Maddi çıkar ve koltuk elde etmek veya sadece hava olsun kabilinden, bütün kutsalları çiğneyerek halkın arasını açmalarını nasıl görmüyorlar? 
Toplum, iktidar, parti, cemaat, tarikat, uydurulmuş yasakların baskısından, işsizlik, haksızlık ve geçim derdinden ne zaman kurtulup, ayağa kalkarak ben varım ve buradayım diye haklarına sahip ve haksızlığa karşı çıkacak? 
1950 den itibaren, liderlerin ‘’Siyasi Öfkesi’’ kabardığında neler olduğuna bir göz atalım. 1950 seçimlerinde siyasi devrim yaşanıyor, 27 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı kaybediyor, 4 yıllık Demokrat Parti, çoğunluğu alarak, hükümeti kuruyor.

Ülkeye demokrasi geldi diye, her şeyin güzel olacağı bekleniyor, insanların büyük çoğunluğu bayram ediyor. Dünya’daki itibarımızda artıyor. 1950-1954 arası ülkede siyasi kavga çok az sadece rekabet var. 1954’den 1957’ye gelindiğinde ‘’Siyasi Öfke’’ kabarmaya başlıyor ve 1957-58-59’da tavan yapıyor.

İki partinin başında, Osmanlının yıkılışını görmüş ve yaşamış, İstiklal Harbine katılmış, büyük yararlıklar göstermiş, Atatürk’ün başbakanlığını yapmış İsmet İnönü ve Celal Bayar var.  ‘’Siyasi Öfke’ ’lerini kontrol etmiyor ülke halkını ikiye ayırıyorlar.  
Sonunda 1960 ihtilali oluyor, yüz karası Yassı Ada askeri mahkemesi kuruluyor, başbakan Adnan Menderes ve iki bakanının idamına karar veriyor ve idam ediyor. 61 sene geçmesine rağmen hala ülke bu yarayı iyileştiremedi, izlerini silemedi.
‘’Siyasi Öfke’’ ve ihtilal neticesinde kaç insanımızı kaybettik, kaç ocak söndü, kaç istikbal yok oldu ve kaç insanın insanlık dışı işkence gördüğünün listeleri bile yok.
1960’ ihtilali sonrası sadece rey getirecekse tartışılıyor, aksi halde ölen öldü, kalan kaldı deyip geçiliyor. İşin gerçeğini devlet hafızasına kaydetmeye yarayacak bilimsel incelemeyle hiç kimse ilgilenmiyor. Dolaysıyla ders alma da gündeme gelmiyor.
Benim kuşağımın yaşadığı, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Alparslan Türkeş’in ‘’Siyasi Öfke’ ’leri nedeniyle çıkan kavgalardan 5 bin gencin öldürüldüğü, binlercesinin ağır işkencelere maruz kaldığı ve sönen ocakların ve faili meçhul cinayetlerin hesabını ise kimsenin bilmediğidir. 

‘’Siyasi Öfke’’nin neticesi 1980 ihtilaliyle, hukukun, demokrasinin ortadan kaldırılıp, ülke ekonomisine büyük darbe vurulduğudur. Bu liderlerin kendi söylemlerinin doğru diğerlerinin yanlış olduğunu iddia etmelerini doğru olmadığı amacın iktidarı elde etmek veya vermemek olduğu, dahası Amerika ve Rusya’nın, Ortadoğu’ya hâkim olma planlarına alet oldukları ortaya çıktı.

Demirel, Ecevit ve Türkeş üçlüsü birbirini vatanı satmakla suçlayıp, gençliği vatanı kurtarma kavgasına sürdüler, binlerce genç öldürüldü. Kısa bir zaman sonra Demirel’in partisi ile Ecevit’in partisi vatanın selameti için ortak hükümet kurdular.
Yine birbirini komünistlik ve faşistlikle suçlayan Ecevit’in partisi ile Türkeş’in partisi milletin geleceği ve devletin bekası için birlikte hükümet kurdular. Demek ki binlerce gencin ölmesi ve işkence görmesi, geleceğinin yok olmasının hiç önemi yokmuş. Veya kavga bir senaryodan ibaretmiş. Mesele iktidarmış.

 2021 yılında ki ‘’Siyasi Öfke’’nin de ülkeyi üçüncü defa ciddi anlamda uçurumun kenarına getirdiğini zaten kimse inkâr etmiyor. Erdoğan ve Bahçeli ‘’Beka’’ elden gidiyor, bizim karşımızdakiler bölücü ve şer güçleriyle iş birliği yapıyorlar diyor. Hiçbir devlette görülmemiş hakaretler yapıyorlar.

Kılıçdaroğlu, Akşener ve Karamollaoğlu ’da bu iktidar ülkeyi bölüyor, ülkeyi peşkeş çekiyor, ülke ekonomisini batırdı ve hırsızları koruyor diye görülmemiş hakaretleri yapıyor. Şimdi insafla ve hatta kendimizi, çocuklarımızı ve torunlarımızı düşündüğümüzde bu söylemlerin neresi doğru?

Bu hakaretler karşılıklı yapılıyor, devlet ve millet için asla bir araya gelinmiyorsa bu ‘’Siyasi Hesap’’ ve ‘’Siyasi Öfke’’ kabarması değilde nedir. Biz 15 Temmuz 2016’da İstanbul Dış kapıda yapılan mitingde ne söylendiyse o sözlerinin arkasında durulmasını istiyor ve bekliyoruz. O sözlerin arkasında durmak bu millet ve devlet için bir namus borcudur.
       Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.


26.04.2021 04:30:00

Rasim Gül

TÜRKİYE’YE ZARAR VEREN, SİYASİ ÖFKE

TÜRKİYE’YE ZARAR VEREN, SİYASİ ÖFKE