1800 yıllarından başlayan, Türkiye Cumhuriyeti ile devam eden, yaklaşık 220 senelik sürede, devlet ve millet için inanarak görev yapacak yeteri kadar yönetici yetiştiremedik, yetişmiş olanlara da görev vermedik. Görevi büyük oranda idarecilere verdik, onlarda yönetmedi, herkesi idare etti. Nedeni de iktidar despotluğu, şark kurnazlığı ve biat kültüründen vaz geçerek, hür fikirli insan olamayışlarından.

Yöneticinin aynı zamanda; ilmi hür, irfanı hür ve vicdanı hür olması gerektiği gibi; sözüne güvenilir, lafının arkasında duran, kendine güvenen, özü sözü bir, vicdanlı, merhametli, çalışkan, işini gücünü ihmal etmeyen, zorla karşılaştığında kaçmayan,

Yönetici, hatasını anlayıp özür diler, nerede nasıl hareket edeceğinin bilir, kalbindeki duygu ile beynindeki düşünce paraleldir, kendisi için istemediğini başkaları için de istemez, ülkesinin sorunları ile ilgilenir, ilim irfanı takip eder.

Düzmece ve aldatmaca sağcılık, solculuk, milliyetçilik, dindarlık adı altında insanlarımızı çeşitli gruplara, siyasi çıkarları için böldüler, parçaladılar, yer yer birbirine selam dahi vermeyecek hale getirdiler, hatta birbirlerini acımasızca öldürmelerini haklarını yemelerini bile seyrettiler.

İnsanların sağcı, solcu, milliyetçi, dindar veya başka bir şey olmasına karşı değiliz, neden orada olduğunu bilsin, yeter ki kullanılmasın, hür insan olması gerektiğini unutmasın.

200 senedir, İlmi Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür, nesiller yetiştirileceği yerde, aileden başlamak üzere bütün her yerde her zaman, ağasına paşasına, partisine, cematına-tarikatına ölümüne bağlı nesiller yetiştirmekle meşgul olanlar yeri geldiğinde bağırıp çağırıyorlar insanlar bozuldu diye. Bu neye benziyor derseniz bir hırsızın, hırsız var diye bağırmasına, çünkü siz adam yetiştirmeyi değil kendinize bağlı zavallı veya taş kafalı yetiştirmeyi tercih ettiniz.

Sözü Aksaray’ımıza getirerek, tüm seçilen ve atananlar içerisinde adam gibi adamlarımızı saymaya kalksak aceba sayı ne kadar olur? Biz bu soruyu okurlarımıza bırakarak, ilimizde ve ülkemizde insan olarak ne yapmamız gerektiğini beraber düşünelim. İlimiz ve ülkemiz için boş lafları bırakıp, birlikte faydalı işler yapmak için güç birliği yapalım.

Hemen aklınıza gelebilir, elimizden ne gelir, çok ama çok şey gelir; önce faydasız ve zararlı şeyleri bırakıp küçükte olsa birlikler kurarak gücümüzü artırıp, haksızlığa, hırsızlığa, zararlı uygulamalara karşı çıkalım, bunuda yapamayız demeniz tamamen umutsuzluğa düşmüş, mutsuz durumdasınız demektir.

Malumunuz olduğu üzere kötülüğe ve şerre karşı; elimizle, dilimizle, bişeyler yapmamız emrediliyor, bunu da yapamıyorsanız, kalbinizle buğz ediniz deniliyor, bunuda yapamıyorsanız, siz ya birilerine köle olmuşsunuz ya da ölüsünüz bişeyler yapmanıza gerek yoktur, çünkü ölüler bir şey yapmaz.

Zeki olan halkımız, aklını kiraya vermeden üç-beş yıl kullansa inanın ilimiz ve ülkemiz akıldan dahi geçmeyen yerlere gelecektir. Aklını kiraya vermeden kastımız, kendinizin düşünmesi gerekenleri başkalarının sizin için düşünmesine ve karar vermesine izin vermenizdir.

Ülkemizde, hür fikirli insanlardan devamlı korkulmaktadır, çünkü bunlar noter gibi önüne konanları tasdik etmemektedirler, yani asla birileri tarafından kullanılmamaktadırlar. Bütün halkımız böyle hareket ettiğinde kullanılma dediğimiz, insanın haysiyetine dokunan, kölelik ortadan kalkmış olacaktır.

İlmi hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetişmesi dileğiyle.

Hayrola, muvaffak ola, muzaffer ola.


9.02.2020 10:08:00

Rasim Gül

Türkiye’nin, İdareciye Değil Yöneticiye İhtiyacı Var