Doğan her çocuğun mutlaka bir babası var. Baba sevgisinden ve korumasından eksik büyüyen çocuk, yetişkin hale geldiğinde dahi bu eksikliği hissediyor. Dolaysıyla dayanacak bir dağ arıyor. Baba bir dağ, bir sığınak, sınırsız bir sevgi ve saygı abidesi

Babanın yeri asla dolmuyor, her yaşta hatta boyu aranıyor. Ülkede alışkanlık haline getirilmiş olan baba kelimesi gelişi güzel kullanılıyor. Örnek çok, tarikatın başındaki insana ‘’BABA’’, parti başkanına ‘’ BABA’’, lafın gelişi önüne gelene ‘’BABA’’ demek son derece moda oldu. Daha berbatı mafyanın başındakilere de BABA deniyor. Bu asla normal değil, evvela gerçek babasına vefasızlık ve hakaret.

Bir de iskele BABASI var. İskele babası: Kıyıya yanaşan gemi, kalın halatını bağlamak için rıhtıma konmuş dökme demirden ya da betondan silindir .Halatla bağlanan gemi babaya emanet ediliyor.

Çocuğun öz babasına bağlanması, güvenmesikültür ve inancımıza, akla uygun. Ama diğerleri için uygun değil. Devleti’mize de baba demek kültür ve geleneğimiz de mevcuttur. Bugün de yer yer söylenmektedir. Kültürümüzde baba yerini alan devlet temsilcileri, bu sıfatı hakkıyla uygulamak zorundalar. Halkı gerçektensevmek ve korumak asli görevleri olmalıdır. Aksi halde en azından İskele babası olurlar.

Türkiye, padişahlıktan cumhuriyete geçti ama insanlarımız bir türlü tabalıktan vatandaşlığa geçemedi. Demek ki 100 yıl yetmedi. Bakalım 2. Yüzyıl yetecek mi? Bu sistem ve eğitim böyle devam ederse, egemenlik belli sınıfların veya patronların elinde olduğu sürece korkarım 2. Yüzyıl da yetmez. Türkiye’de asala bağımsız olamaz.

Genelde çocukluktan, gençliğe geçerken, bir kimsenin kendisini, kendisi yapan özellik, kişinin öz varlığı yani ‘’BENLİĞİ’’ dir. Benlik oluşmadığında kişi savrulmaya, kullanılmaya ve kullanmaya açık olur. İnsanlara ve bütün canlılara duyulan gerçek sevgi, saygı eksik kalır veya sahtedir. Toplumla sağlam ilişki kuramaz. Dolaysıyla liyakat sahibi olamaz.

Türkiye’nin gündeminde en önemli sorun; geçim, mülteci, adalet, gelir dağılımı, rejim ve güven olarak belirtiliyor. Bizce bunların hiçbiri1. sırada sorun değildir. 1. sıra sorun; çocuğun ana rahmine düştüğü andan itibaren başlayıp, 16-17 yaşına gelinceye kadar, ol ‘’KİŞİLİĞİN’’, oluşmasıdır. Türkiye’de nüfusun yüzde 60-70’nin kişilik sorunu var. 

Kişiliğin gelişmesini, anne-baba ve devlete bırakılmış. Türkiye’de 70-80 yıldır okullarımızda eğitime önem verilmemektedir. Sadece öğrenime önem verilmek isteniyor ama o da becerilemiyor. Öğrenim yeterli bile olsa, eğitimsiz bir kimsenin kendisinin çıkarından başka bir şey düşünmesi mümkün olmuyor. Bugün toplum bu haldedir.

Ülkede eğitimi ve inancı idare edenler, kendi beceriksizliklerini, başarısızlıklarını aileye yükleyerek işin içinden sıyrılmak istiyorlar. Ülke ortalamasına baktığımızda çok büyük oranda anne-baba, ulusal ve uluslararası geçerlilikte çocuk yetiştirme bilincine sahip değildir .Az oranda anne-babanın yetiştirdiklerini de toplum yutuyor veya topluma uyum sağlayamadıkları için arada kalıp perişan oluyorlar. Sonra da ülkeyi terk ediyorlar.

Bir kısım ailede çocuklarına insan ol demekten öte zengin olmayı, az çalışarak çok para kazanmayı öğretiyor. Bu çocuklarda toplumun sırtına yük oluyor. Son zamanlarda hiç çalışmadan köşe dönme hayli moda oldu. Sonu neye varacak? Yaşayan görecek.

    HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.


12.07.2024 08:39:00

Rasim Gül

TÜRKİYE’DE NEDEN, ÇOK BABA VAR?

TÜRKİYE’DE NEDEN, ÇOK BABA VAR?