Kültür, bir milletin konuşmuş olduğu dilidir. O milletin dini inanışlarıdır. Tarih şuurudur. Gelenek ve görenekleridir. Güzel sanatlarıdır. Devletine, milletine, vatanına, ordusuna, bayrağına bakış tarzıdır. Bütün bu değerleri, devlet adına geliştirmek ve yaşatmakla görevli Milli Eğitim’le, Kültür Bakanlığı olmasına rağmen maalesef bu bakanlıklar, lüzumsuz bakanlık haline geldi
Çünkü eğitimle sözde özel dershaneler, özel öğretmenler ilgileniyor. Özel dershaneler ve öğretmenler kültür üzerinden kar etme ve gelir sağlama peşinde oldukları için eğitimin düzeyi onları pek ilgilendirmiyor. Türk Dili, dini inanışlar, tarih şuuru, gelenek ve göreneklerle vede güzel sanatlarla ilgilenen, devlet ve millet adına ciddi hiçbir kurum yok. Siyasi bir kuruluş olan Diyaneti hiç saymıyorum.
Türk kültür şuurunu, Atatürk’ten sonra ülkeyi idare edenler yavaş yavaş ortadan kaldırdı. Zamanımızda, Türk kelimesini kullanma bile risk haline geldi. Türk kültür şuuru yerini parti liderlerinin görüşü aldı. Dolaysıyla Türk kültür şuuru Tanrıya emanet edildi. Kişisel olarak bazı sesler çıkıyor ama bunuda toplum pek önemsemiyor.
Güzel sanatlar da özel şahıs ve kuruluşlara kaldı. Sözde okulları var ama ürettiği ciddi bir şey yok. Devletine, milletine, vatanına ordusuna, bayrağına ve inancına bağlılığına bakacak olursak, sukutu hayale uğramamız kaçınılmaz olur. Çünkü makam ve para hırsı toplumumuzda bütün kültür unsurlarının önüne geçti.
İnsanların hafızasında kültür fazla yer almıyor. Çünkü günlük yaşamda, kültür ilgi görmüyor. Günlük yaşamı dedikodu ve parti lafı dolduruyor. Dolaysıyla halkımız geçmişle, gelecek arasında ilişki kurarak doğru ilke ve hedef tayın edemiyor. Toplumu birbirine bağlayan kültür bağları planlı bir şekilde zaafa uğratılıyor.
İnsanların hafızası zayıfladığı veya boş olduğundan, günlük siyasetle ilgilenme onlara yetiyor. Hatta mutlu ediyor, askerlik ve Almanya hatırası anlatır gibi neredeyse 20 saat anlatıyor ve dinliyor. Bu asil halkı bu cendereden kurtarmak zor ama imkânsız değil.
Dünya’da uzaklıkları ortadan kaldıran iletişim teknolojisinin gelişmesiyle olayları ve insanlıktaki gelişmeleri takip etme, ülkelerde sınırları kaldırdı. Dolaysıyla ülkeleri yönetenlerin gelişim ve değişimde sınırları kapatma, halkı bilgisiz ve habersiz bırakma ve kandırma şansları hiç kalmadı. Gel görki Türkiye siyasetçilerinin büyük bir kısmının bunlardan haberi yok. Hala havanda su döğüyorlar.
Gelişen teknoloji geçmişte, on yıllar hatta yüz yıllar alan değişimlerin, en fazla bir iki yıl içerisinde olmasına yol açıyor. Yüz yıllarca varlıklarını sürdüren kültürlerin, korumasız kaldığında birkaç yıl içinde zayıfladığı ve sonrada günlük hayatta yaşayamaz hale geldiği görülüyor.
Özellikle inanç kesimindeki gelişim ve değişim, siyasetçileri, inancı yönetmek ve geliştirmekle görevli olanları çoktan aşmış durumda. Özellikle haklı olarak genç kuşak bu sahadaki görevlilere hiç ama hiç önem vermiyor. Son derece de haklılar. Diyanetin ağırlığı ortadan kalkarken, yerini siyasetçiler, tarikatlar- cemaatler ve benzeri kuruluşlar alıyor. Bunlarda ağızlarına yüzlerine bulaştırıyor.
Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün, Milletin Devlet yönetiminde söz sahibi olmasını sağlayan, Türkiye Büyük Meclisi’nin açılışı nedeniyle Dünya çocuklarına armağan ettiği, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız kutlu olsun
HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA