Bir yolcu, kenarda oturan yaşlı bir adama selam verip gideceği yerin adını sonra gideceği yerin adını söyleyerek kaç saatte varabileceğin sormuş. Adam cevap vermemiş. Üç defa tekrarlamış yine cevap vermeyince sinirlenip yoluna devam etmiş. Yolcu yüz metre kadar gidince yaşlı adam bağırmış, bu yürüyüşle, iki saatte varırsın diye. 
Yolcu, yaşlı adama baba üç defa sordum söylemedin de şimdi ne oldu deyince oğlum yürüyüşünü bimiyordum. Şimdi gördüm ve soruna cevap verdim der. Türkiye, iktidarıyla muhalefetiyle bu yürüyüşle ÇAĞ YAKALANAMAZ.

Birbiriyle bu kadar zıtlaşan, inatlaşan, milli konularda bile anlaşamayan, birbirini hainlikle suçlayan, iktidar-muhalefet ve tüm yöneticiler, akıllarını başlarına almadıkça,  bilime ve eğitime gerekli değer verilmedikçe, bilim adamı önemsenmedikçe toplum aydınlanmaz ve ÇAĞ YAKALANAMAZ.

Toplumu yönetenler, büyük oranda gerçeklerden hoşlanmıyor masal anlatıyorlar. Yönetilen toplum da, dinlediği masallarla, televizyondaki dizilerle ve filmlerle hayatına yön veriyor. Ayrıca, kafa karıştıran ve çoğunlukla beş kuruş etmeyen gerçeklerden kopuk sözde açık oturumları izleyerek hareket ediyor. 

Toplum Eğitime sadece iyi para kazanma kapısı olarak bakıyor, bunun dışında eğitimin kalitesini, milliğini hiç önemsemiyor. Felsefeyi, uzay bilimlerini, en fazla 30 yıl sonra dünyayı teslim alacak yapay Zekâyı da önemsemiyor. 
 
Batı, tutuculuğu, durgunluğu, despotluğu, şarlatanlığı ve her türlü insanlığın ilerlemesine mani olan ve baş belası saçma görüşleri, gerçek peşinde olan RÖNESANSI ilan etmekle defettiği için bilimi ve ilerlemeyi dolaysıyla çağı yakalamıştır. Rönesans, yeniden doğuş demektir. Siyasi, kültürel, politik, bilim, sanat, mimari ve eğitim alanlarında bir yenilenmeye gidilmedir.

 Türkün ve İslam’ın Rönesans’ı yakalaması, tebaadan vatandaşlığa geçemediği için şu an mümkün görünmüyor. Toplum sürü psikolojisinden çıkamıyor. İdarecilerde bu halden memnun oldukları için çıkmasını da istemiyorlar.
Bu haldeki tolumdan fazla bir şey beklemek oldukça zor.

Toplumu, NARSİZM ve VAHŞİ KAPİTALİZM esir almış, insanlar kürek mahkûmu esirler gibi bu iki beladan kurtulamıyor. Narsis ve kapitalist beyinler her zaman haklı çıkıyor, adeta toplumu esir almış, kimse haklarını bile telaffuz edemiyor.

Narsis ve kapitalist akıl, karşısındakini haksız çıkarma konusunda çok beceriklidir. Zekâsıyla olayları asıl mecrasından çıkararak, kendi doğrultusunda bir yola sokar. Müşterek akıldan, ehliyet ve liyakatten hoşlanmaz. Çünkü her şeyi kendi düşünür ve aynen uygulanmasını ister. Tam bir YAHUDİ inancı.

Narsisler, maddeye, güce ve makama tapan kapitalist akıl sahiplerine normal demek mümkün değildir. Dolaysıyla ülke çok az normal insanlarla yönetildiği için uygarlığı ve çağdaşlığı birlikte yakalamak henüz ufukta görünmüyor.

Başka bir anlatımla da narsis kişiler; kendilerini fiziksel ve ruhsal yönden aşırı beğenirler. Diğer insanlara göre kendilerini üstün görürler, sürekli beğenilme, ilgi ve onay beklentisi içindedirler.
 
‘’ Narsis kişi, bir yandan için, için aşağılık duyguları yaşarken bir yandan da kendisine hayranmışçasına davranır.’’ Diyor, Victor Hugo. Bu çerçeveden baktığımızda toplumda, narsis kişilere rahatlıkla hasta diyebiliriz. 

Vahşi kapitalizme gelince, kabaca paraya, güce ve makama tapan deyip geçeceğim. Çünkü para, güç ve makama tapanlar putperestlerden bile daha aşağıda oldukları için bunları değerlendirmeye lüzum görmüyorum.

Ancak Mevlana’nın da dediği gibi: ‘’Bir mum, başka bir mumu tutuşturduğunda kendi ışığından hiçbir şey kaybetmez. Tam aksine karanlıkların aydınlanmasına vesile olur.’’ Türk ve İslam toplumlarının aydınlanması ve karanlıkları yırtması için bilgili ve cesur insanlara ihtiyaç var.

Dilek ve temennimiz, şimdiye kadar ele alınmamış, kıymet verilmemiş, verilse de dar çerçevede kalmış ve unutulmuş ve nesillere aktarılmamış Aksaray’ın yetiştirdiği özellikle yaşayan değerlerini belediye başkanı Evren Dinçer’in tespit ettirmesidir.
Elbette bir mumla başka bir mumu tutuşturup karanlıkların aydınlanmasına yardımcı olacak yüzlerce değerimiz vardır.
Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.