Zeynep binti Cahş, Rasulullah´ın halası olan Ümeyye binti Abdulmuttalib´in kızıdır. Asıl adı  ?Berre? dır. ?Zeynep? ismini ona Resûlullah vermiştir. Hz. Zeynep´in babası Mekke´ye dışardan gelip yerleşmiş bulunan Cahş b. Riyab´dır. Hz. Zeynep, Mekke´de 588 yılında doğmuş ve hicretin beşinci yılında Hz. Peygamberle evlenmiştir. Künyesi ?Ümmü´l-Hakem? olan Hz. Zeynep Medine´ye ilk hicret eden hanım sahabeler arasında yer alır.

Zeynep binti Cahş ´ın geliri 12 bin dirhemdi. Fakat o b unu alır almaz hemen fakirlere ve yetimlere dağıtırdı. Hatta onun bu parayı aldığı zaman ?Ey Allah´ım! Gelecek yıl beni bu paraya ulaştırma. Çünkü o bir fitnedir ?dediği de rivâyet edilmektedir. Bir defasında Hz. Ömer ona senelik tahsisatını göndermiş ve Hz. Zeynep bu tahsisatın tamamını akrabalarına ve öksüzlere dağıtmıştır. Hz. Ömer bu durumu öğrenince Hz. Zeynep´e : ? Daha önce gönderdiğimi dağıttığını duydum. Bin dirhem daha gönderiyorum, onu elinde tutasın? demişti. Zeynep validemiz gönderilen bu parayı da her zaman yaptığı gibi ihtiyaç sahiplerine dağıtmıştı. O ölmeden önce sadece kefenini hazırlamıştı. Vefatında Hz. Ömer ona kefen gönderince kendisi için hazırlamış olduğu kefeni Hz. Zeynep´in kız kardeşi Hamne´ye sadaka olarak verdi.

İbn Sa´d, bir rivayetinde, Hz. Zeynep´in vefat ettiğinde tek dirhem ve tek dinar bırakmadığını, bütün kazandıklarını sağlığında tasadduk etmiş bulunduğunu bildirir ve Hz. Zeynep´in fakirlerin ve dulların sığınağı olduğunu belirtir. Hz. Zeynep Resûlullah ´tan, Hz. Aişe ve Ümmü Seleme ´den sonra çok hadis rivâyet edenlerdendir. Kendisinden 11 hadis rivâyet edilmiştir. Bunlardan ikisi Buhari ve Müslim´de, dokuzu ise öteki dört hadis mecmuasında yer almışlardır.

Hz. Aişe onun hakkında şöyle demiştir: Din konusunda Zeynep´ten daha hayırlı bir kadın görmedim. O, Allah´a karşı en saygılı, sözü en doğru, akrabayı en çok gözeten ve en çok sadaka veren bir kadındır. Hz. Aişe ´ye iftira atıldığı zaman o, ?Aişe hakkında iyilikten başka bir şey bilmiyorum? diyerek rakibi hakkında iyi niyetle şahadette bulunmuştu. Cömertliği, alicenaplığı ve yardımseverliği ile şöhret yapmıştı. Çalışarak rızkını kazanır, kazandığını fakirlere ve Allah yolunda harcardı.

Öyle Bir Hanımefendiydi Ki?

Hz. Ayşe r.a. buyuruyor: 
"İster dini muameleler olsun, ister takva ve sadakat olsun, ister sılayı rahim olsun, ister cömertlik ve fedakârlık olsun, Zeynep´ten daha iyi hiç bir hatun yoktur"

Resûlullah şöyle buyurmuştu: 
"Bana en çabuk ve erken olarak kavuşacak olanınız, eli en uzun olanınızdır" Eli en uzun olmamasına rağmen Zatı saadetlerine ilk önce o kavuştu, uzunluktan maksadın onun eliyle kazandığını, sadaka ve hayrata sarf etmesi olduğu ortaya çıktı.

 Hz. Zeynep, eli her işe yatkın bir hanım idi.  Kesilen hayvanların derilerini yüzer, temizler ve güneşte kuruturdu. Dikiş ve elbise tamir işinde de becerikli idi.  Ham deriyi, o devrin usulünce işler, sonra da ondan kullanılacak eşyalar dikip satar  ve bunun gelirini Allah yolunda  sarf ederdi.

Ümmü Seleme (r.anha) onu; ?Zeynep binti Cahş´ı Resûlullah takdir eder , ondan sıkça  bahsederdi, kendisi gerçekten saliha  bir hanımdı. Çok oruç tutar geceleri namaza kalkar,  san ´at sahibi, sanatından kazandığının tamamını fakirlere tasadduk  ederdi? diye tanıtır. Bir başka rivayette de şöyle açıklanır: ? Zeynep (r.a) el sanatkârı idi, deri işler, diker ve Allah yolunda tasadduk ederdi?.

Tartışma Konusu Olan Bir Nikâh?

Zeyd b. Harise azatlı bir köle idi. Hz. Peygamber, halasının kızı olan Zeynep´i Zeyd ile bizzat kendisi evlendirmişti. Eski Arap geleneğine göre asil bir kadın bir köle ile evlenemezdi. Öteden beri cahiliye döneminde, esir olan insanlara, ikinci sınıf insan olarak, hor ve hakir nazarıyla bakılırdı.  Bu kişiler her ne kadar daha sonradan hürriyete kavuşturulsa da, toplumda yerleşen yanlış telakkiden dolayı, konulan bu sınıf farkı engelini aşamazlardı. Araplar soy bağına önem veriyorlar, insanları şahsî marifet ve erdemlerinden ziyade, geldiği soya göre sınıflandırıp değerlendiriyorlardı. Hâlbuki İslâmiyet bütün insanları yaratılış bakımından eşit sayıyordu. Bu sebeple Resûl-i Ekrem, eski gelenek ve anlayışın ortadan kaldırılmasını önce kendi akrabası arasında uygulamaya başladı. Böylece eski gelenek yıkılmış oluyordu.

Medine´ye hicret eden halasının kızı ve Abdullah b. Cahş ?ın da kız kardeşi olan Hz. Zeynep, bu evlilik için uygun bir adaydı. Hz. Zeynep´in evliliğinden söz edildiği bir günde Resûlullah  eski ve kötü âdetin kaldırılma zamanının geldiğine hükmederek Zeynep´i evlatlığı Zeyd için istedi. Fakat ne Zeynep ne kardeşi Abdullah, soylu ve hür bir kadının azat ta edilmiş olsa bir köle ile evlenme fikrini hoş karşılamadılar.

Hz. Zeynep, Allah ve Rasulü´nün emrine itaat etmek için bu evliliğe razı oldu. Ancak Zeyd´e bir türlü kalbi ısınmamış, devamlı bir huzursuzluk içerisindeydi. Evlendikten sonra da bu hoşnutsuzluğu devam etmiş, Zeyd ile arasında sevgi bağı oluşmamıştı. Zaman zaman da Zeyd´e karşı kendi üstünlüğünü söylemekten geri durmuyordu. Gerçekten de her iki taraf ta böyle bir evlilikten mutlu görünmüyordu. Bu evlenme isteksiz olduğu için eşler arasında ülfet meydana gelmedi ve bir sene sonra Zeyd, Resûlullah´a müracaat ederek, bu evliliği götüremeyeceğini söylemişti. Hz. Peygamber de bundan çok müteessir oldu ve ona şunu tavsiye etti: ?Hanımını yanında tut ve Allah´tan kork. (Ahzâb, 33/37)? Yani kadını boşamanın, önemsiz bir mesele olmadığını, Allah katında sorumluluk getiren bir iş olduğunu düşün. Çünkü ? Allah katında helallerin en çirkini, boşamadır?  (Ebû Davud, Talak,3).

Fakat Hazret-i Zeyd (r.a), kendini Hazret-i Zeynep´e (r.anha) denk bulmuyordu. Onunla evli bulunmaktan son derece rahatsızdı. Aralarında mizaç farklılıkları vardı. Bu yüzden manevi geçimsizlik yaşıyorlardı. Nihayet onu boşadı. Yürümeyen bu evlilik Peygamber Efendimizi (s.a.v) çok üzdü. Ailesi ve akrabaları da buna çok üzülmüşlerdi.

Hazret-i Zeynep´in (r.anha) Zeyd´ den boşandığı günden itibaren dört ay geçmişti. İddet süresi henüz bitmişti. Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.s) Hazret-i Âişe (r.anha) ile oturup sohbet ettikleri bir sırada, kendisine her zaman gelen ve ümmetin birçok derdine şifa olan ayetlerden üç-dört tanesi iniverdi. Mealen şu ayetler indi:

?Hani sen, Allah´ın nimetlendirdiği ve senin de nimet verip beslediğin kimseye, ?Eşini nikâhında tut; Allah´tan korkup (yanlış bir karar vermekten) sakın!´ diyordun da Allah´ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun; insanlardan endişe ediyordun. Hâlbuki Allah, kendisinden korkup sakınmana daha lâyıktır. Zeyd o eşiyle ilişkisini kestiğinde, biz onu sana nikâhladık; ta ki oğullukları eşleriyle ilişkilerini kesince onlarla evlenme hususunda müminler üzerine bir vebal ve sakınca olmasın. Allah´ın emri mutlaka yerine gelir.?

?Allah´ın, kendisine farz kıldığı şeyleri yerine getirmesi konusunda peygambere bir vebal yoktur. Daha önce gelip geçen peygamberler hakkında da Allah´ın kanunu böyledir. Allah´ın emri, kesinleşmiş bir hükümdür.?

?Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah´ın Resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.?2

Ayetlerin nüzulü bitince Peygamber Efendimiz (s.a.s), hemen yanı başında bulunan Hazret-i Aişe ?ye (r.anha) şöyle buyuruyor:

?Allah´ın, bana kendisini nikâhladığını Zeynep´e kim söyler??

Görüldüğü gibi, Hazret-i Zeynep´i bizzat Cenab-ı Hak Kendisi, Peygamber Efendimize (s.a.s) nikâhlamıştır.

Netice olarak?

Cahiliye dönemi âdetine göre evlâtlıkların boşadıkları hanımlarla baba konumunda bulunan kişilerin evlenmeleri yasaktı. Evlâtlık sahipleri, evlâtlıkların babası sayılıyordu. Bu ise gerçekte doğru değildi ve nesillerin kaosuna sebebiyet verirdi. Her yanlış âdeti değiştiren ve yerine doğru hükümler getiren İlahî inkılâbın, bu âdeti değiştirmeden bırakması düşünülemezdi.

İşte İlahî inkılap, bu cahiliye âdetini yanlış uygulamalara meydan verilmesin ve hüküm zihinlere iyice kazınsın diye, bizzat Rasulullah´ın, Hazret-i Zeynep´in ve Hazret-i Zeyd ´in şahsında değiştirmiştir. Şu ayet bunu bildiriyor:

?Allah bir adamın içinde iki kalp yaratmamış; ziharda bulunduğunuz eşlerinizi anneleriniz kılmamış, evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız yapmamıştır. Bunlar ağızlarınızda dolaşan lakırdılardan ibarettir. Allah hakkı söyler ve doğru yolu gösterir.?

Vefatı

Hz. Ömer´in hilafeti döneminde, hicretin yirminci yılında vefat eden Hz. Zeynep´in cenaze namazını Hz. Ömer kıldırdı. Rasulullah´ın vefatından sonra ona kavuşan ilk hanımıydı. Cenazesi, vasiyeti üzerine Rasulullah´ın sediri üzerinde taşındı. Hz. Ömer, onun na´şını bizzat kendisi kabre indirmek istemişse de bunu Hz. Peygamberin diğer eşleri kabul etmemiş ve ancak yakın akrabalarının onu kabre indirmesinin helal olacağını söylemişlerdir. Bunun üzerine yakın akrabalarından Muhammed b. Abdullah b. Cahş ile Abdullah  b. Ebi  Ahmet b.  Cahş onu Bâki mezarlığındaki  kabrine indirmişlerdir. Vefat ettiği zaman 53 yaşlarında idi.

Vefatı sıcak bir yaz gününe rast gelmişti. Kavurucu güneşten Bâki kabristanındaki mezarı kendine sığınak olmuştu. Hz. Ömer, mahal üzerine geniş bir gölgeliğin yapılmasını emretti.

KAYNAKLAR

1- Tabakât, 8.101; Tirmizi, Sünen, 5.354; İbn-i Kesir, Tefsir, 3.491. 
2- Ahzâb Suresi, 37,38, 40.
3- Mektubat, s. 29.
4- Ahzâb Suresi: 4.

 


Hamza usluer
9.08.2018 00:47:04
Bol kitap tam araştırma sağlam kaynak Allah muvaffak etsin

8.08.2018 09:24:32

Asude Usluer Uğurlu

Tüm Malını Dağıtan Bir Hanım: Zeynep Binti Cahş

Tüm Malını Dağıtan Bir Hanım: Zeynep Binti Cahş