Toplum, sorunlarıyla ilgilenmiyor. İnsanlar öncelikle geliriyle- gideriyle- geçimi ve çocuklarıyla ilgilenmeyi öne alıyor. Birazda eğlenme, gezme, kıyafet, evle, arabayla ilgilenince kültürel, sosyal etkinliklere, eğitime, bilime ve okumaya yer kalmıyor. İnsanlar, sadecebaşına bir şey gelince sorunu görüyor ve anlıyor. Başına bir şey gelmeyenlerde ele değen un çuvalına değer sözünde olduğu gibi umursamıyor. Buradan da Milli Ruhun ne kadar zayıfladığı rahatça görüle biliniyor.
Ne yazık ki insanlar, sorunun ne olduğunu anlayınca da ülkenin geleceği karara bağlanıyor, iş işten geçiyor. Bağırıp çağırma bir şey ifade etmiyor, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş oluyor. Geriye sadece işin dedikodusu yani laf üretme kalıyor. Halkımız, gereksiz lafı üretmede sanırım dünya şampiyonu.
Can sıkıcı, can alıcı ve insanları huzursuz eden sorunlardan hiç kimse muaf olamıyor. Sorunlara ilgisizliğin bedelini istisnasız herkes ödüyor. Olumsuzluklarla, acılarla, haksızlıkla, hukuksuzlukla yaşayan toplumlarda acıma hissi, vicdan ve merhamet neredeyse ortadan kalkıyor. Birbirini göstermelik veya rol icabı seven bir garip toplum ortaya çıkıyor.
Toplum zaman içinde bu çileli hayata alışıyor, işin berbat tarafında bu. Acılara, haksızlıklara alışmış toplumun değişmesi imkânsız hale geliyor. Bilimle, kültürle ve bilgiyle yaşamayı bırakıyor, alışkanlıklarıyla acılarıyla yaşamayı tercih ediyor. Sorunlarla ilgilenen bir toplum olmaktan uzaklaşıyor.
Bilimle kalkınmış ülkeleri görse ve yaşasa bile sorunlarıyla ilgilenen bir toplum olamıyor. Açık örneği, başta Almanya olmak üzere yaklaşık 60 yıldır Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkler, sosyal ve kültürel açıdan gittiklerinden daha geride bir hayata devam ediyorlar. Oradaki demokrasi ve hukukun üstünlüğünden, disiplinli, çalışmadanders alınamıyor.
Bilgi ve iletişim kaynaklarını, insanlar toplum sorunlarını çözmek ve ortadan kaldırmak yerine, şahsi çıkarı için kullanmayı tercih ediyor. Toplum, çıkarını düşünenlere de saf ve aptal gözüyle bakma alışkanlık halini almış halde devam ediyor.
Türk toplumu, batılı güçlerin, yüzlerce yıllık aç gözlülüğü ve sömürü zihniyeti olan kapitalizmi maalesef benimsemiş görünüyor. Altta kalanın canı çıksın, ben kendimi kurtarmalıyım ahlaksızlığı olduğu sürece toplum kendi sorunlarını çözmeyle uğraşamaz. Başına gelenleride çekmek zorunda kalır. Çünkü anlayış, kavrayış, algılama yetisi olarak tarif edilen ZİHİN zayıf olduğu için olayları beyne iletemiyor. Beyinde oluşmayan herhangi bir sorunda hayata geçemiyor.
Halkımız ruh bakımdan da aç bırakıldığından bedene, akıl edip, doğru düşünüp, doğru muhakeme ettirerek toplumsal görevini doğru muhakeme ederek, görev ve sorumluluklarını yerine getiremiyor.
HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.