1946’da çok partili sisteme geçtikten bu yana geçen 78 yıldır yapılan siyaset küçük istisnalar hariç, doğruları yanlış, yanlışları doğru söyleyerek yapılmıştır. 78 içinde iktidar olanlar muhalefet, muhalefet olanlar iktidar olmuş ama siyaset şekli değişmemiştir. İster muhalefet, ister iktidar olsun halk, siyaset şeklini aklamıyor, sadece KERHEN kabul ediyor. Bunun nedeni çıkarcı siyaset, parti başkanları ve sair yöneticilerin milli duygulara yeteri kadar inanmamasıdır.
Parti yetkilileri birbirine iftira atarak iyi yaptıklarını sanıyorlar. Sözde, halka gerçek gibi anlatarak halkı kandırıyor ve birbirine adeta düşman ediyorlar.
78 yıldır, Türkiye Devletini yöneten partilerle muhalefet, Kore’ye asker gönderme ve Kıbrıs Barış Hareketi hariç hiçbir milli meselede bir hareket edemediler. En acı örnek, 15 Temmuz 2016’da Fetö Kalkışmasında, 6 Şubatta 11 ilimizi yerle bir eden deprem felaketinde iktidar muhalefet bir hareket etmeyip ayrı telden çaldılar. Çalmaya da devam ediyorlar. Bu milli felakette birleşemeyen iktidar muhalefet başta İstanbul olmak üzere en az 40-50 ilimizde olacak bir deprem felaketi için neler yapılacağında nasıl anlaşacaklar?
Partileri yönetenler Milli Birliği neden görmezden geliyorlar? Bu soruya inandırıcı cevap almak mümkün değil. Sık sık BEKA’dan bahsediyorlar. BEKA, Milli Birlikten geçmiyor da partilerin ne pahasına olursa olsun seçimi kazanmasından mı geçiyor? 78 yıllık geçmişte sadece haksız yere asıldığı için Başbakan Adnan Menderes, halkta aklanıyor. Başka hiç birisi, ittifakla halk tarafından aklanmıyor. Bu durumdan parti başkanları neden ders almıyorlar, anlamak mümkün değil.
Ülkemizde, Bilim, Dil, Eğitim, Yargı, Laiklik, Güvenlik, Dışişleri, Teknoloji, Kalkınma ve Büyümede birlik ve beraberlik sağlanmadığı sürece birlik ve dirlik sağlanamaz. Dünya kamuoyunda saygınlığı da olmaz. Türkiye’nin, çapsız yarışmadan, yersiz ve gereksiz siyasi kavgadan çıkıp Milli Benliğine dönmesi gerekmektedir. Aksi halde 14 Mayıs seçimlerini kim kazanırsa kazansın Türk Halkının yüzü gülmez, sorunlar daha da artar. Yöneticiler dürüst olmadıkça akıbet hayır olmaz.
Bütün yöneticilerimiz için Atatürk nasıl bir yol göstermiş: ‘’… Şurası unutulmamalıdır ki, çocuklarımızın görecekleri tahsilin derecesi ne olursa olsun, en evvel ve her şeyden evvel, onlara, Milli Benliğimize varlığımıza düşman olan cereyanlarla mücadele gücü verilmelidir. Gençlerini, Milli Ülkülerle yetiştirmeyen devletlerin muharebe meydanlarında ki zaferleri devamlı olamaz. O zaferler bir mana ifade etmez. Bilgisiz, mefkûresiz devletler, başka devletlerin avı olurlar…’’
Ciltlerle ifade edilebilecek bu görüşe 78 yıldır uyulsaydı 1960, 1980 İhtilalleri ile 2016 Fetö Kalkışması, yanı her on yılda bir müdahale olur muydu? Asla olmazdı, olamazdı. İlk-Orta-Lise, Üniversitelerimizde ve özellikle Harp Okullarında, Milli Benliğimize düşman olan cereyanlar öğretilseydi, bilimin kapısı kapatılmasaydı bu felaketler milletin başına gelir miydi? Elbette gelmezdi. Parti başkanları ve diğer yöneticiler bu gerçekleri göremediğine göre, görmek arif olan halkımıza kalıyor. Halkımız 14 Mayıs 2023 Genel seçimlerinde kendi geleceğini tayın edecektir.
Siyasi partilerimiz sadece seçim kazanmaya endeksli çalışıyor, yıkıcı ve bölücü fikirlere kapılarını kapatamıyor. Komünizm, faşizm, siyasi dindarlık, kapitalizm Kanser gibidir. Acı vermeden, belirti göstermeden gövdeyi kemirir. Ağrı başladığı zaman artık geç kalınıyorsa, Milli Ülkülerden ayrılındığı zaman da aynı sonuçlarla karşılaşılacağı gerçeği asla unutulmamalıdır.
Türkiye’de partilerin başında seçim kazanmak için çalışan genel başkanlar bulunuyor. Çağı yakalamak, bilimi, adaleti uygulamak, kalkınmış bir Türkiye yapmak için partilerin başında liderlerin olması gerekir. Elbet bir gün Türk Halkı, bölmeyen, aşağılamayan liderini bularak aydınlığa ve refaha ulaşacaktır.
HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.