Ülkemiz de halk sadece muhtar ve devlet başkanını seçmektedir. Halkın doğrudan seçtiği iki seçim budur.
Şu andaki Cumhurbaşkanı hariç, bakanlar, milletvekilleri ve belediye başkanları halk iradesinin dışında, halkın önüne konulan listeden seçiliyorlar. Bunun adına Cumhuriyet denebilir ama demokrasi denemez. Türkiye’de demokrasinin yani halk iradesinin tecellisinin tek şartı, bütün seçimlerin muhtar ve başkan seçimleri gibi olmasıdır. Yani halk istenileni değil istediğini seçmelidir.
Seçilen cumhurbaşkanı ve muhtarlar dâhil, atanan ve seçilenlerin tamamı, kiracı konumundadır. Oturdukları makamın asıl sahibi halktır. Halk mülk sahibi olarak, mülkünün nasıl yönetildiğini denetlemekle görevlidir. Halkımızda denetleme, koruma ve kollama bilinci tam anlamıyla gelişmemiştir. Cumhuriyeti koruma ve kollama görevini halk yapamayınca, devreye gayrimeşru güçler giriyor ve demokratik düzeni bozuyor.
Türk halkı, mülkünü (devletini) emanet ettiği kimseler, kendilerini mülk sahibi görmeye devam etmektedir. Bunun kötü tarafı, halk seçtiklerinden hesap soracağı yerde bunlara hesap vermektedir. Bu acı durumda halkımızın vatandaşlık haklarını öğrenme ve tatbik etmekten ziyade tebaa olarak devam etmekten memnun olduğu açıkça görülmektedir. Dolaysıyla seçilen ve atananların yüzde 98-99’u kendini padişah sanmaktadır.
Ne yazikki, yöneticilerimiz halkımızdan daha geride kalmıştır. Yöneticiler doğrularda bile anlaşamıyorlar. Halkımız ise yöneticilerin kışkırtmalarına rağmen birbiriyle ayırım gözetmeden yüzlerce yıldır birlikte yaşamaktadır. Dolaysıyla yöneticilerden daha ileri görüşlü olduğunu ispat etmektedir.
Doğrularda bile anlaşamayan yöneticiler 100 yıllık cumhuriyet döneminin her on yılında ihtilal ve kalkışma yapılmasına sebep olarak demokrasiyi, halkın huzurunu, güvenliğini ve geleceğini tehlikeye atmaktan vazgeçmemiştir. Bu hareketini de siyaset, particilik ve vatana-inanca hizmet diye anlatmaktadır. Siyaseten iktidara gelenler kiracı olduklarından elbet bir gün gideceklerdir. Türk halkı denetleme görevini yaparsa Halkımız sonsuza dek dimdik ayakta kalmaya ve Milli Birliğini korumaya devam edecektir.
Seçilenler, demokrasi ve seçim konusunu anladığı halde istismar etmeyi alışkanlık haline getirmiştir. Koltuktan gitmemek için meşru olmayan yolları aramaktan vaz geçmeyerek ülkeyi Ortadoğu konumuna sokmaktadır. Koltukta kalma ve gitme kavgasından halk bıkmış usanmıştır. Ne yazikki seçilenler aynı huylarına devam etmekten vaz geçmeyi akıl dahi edememektedir.
Gerçek Cumhuriyet ve demokrasi örneğini Almanya Devletinde görmekteyiz. Basında yer alan gerçek hikâye büyük ders olmalıdır. Almanya Frankfurt Belediye başkanlığına 25 Mart 2012’de seçilen PETER FELDMANN, 2016 yılında evlendiği Türk eşi ZÜBEYDE FELDMANN’a makamı kullanarak yüksek maaşlı iş bulduğu için 64 yaşındaki başkan için soruşturma açılıyor.
Soruşturma devam ederken, Frankfurt halkının oylarıyla görevden alınıyor. Dolaysıyla halk kiracısı yanlış iş yaptığı için mülküne sahip çıkıp kiracı olan seçtiği belediye başkanını görevden alıyor. Türkiye’nin 100 yıllık Cumhuriyet döneminde böyle bir tek örnek bulabilir miyiz? Bir tek örnek yoksa halkın iradesinin geçerli olduğunu söyleyebilir miyiz?
HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.