“Delikli Demir Çıktı, Mertlik Bozuldu” diyen atalarımız, dostlukların ve mertliğin değerini anlatırken, bir zamanlar insan ilişkilerinin ne kadar derin ve güçlü olduğuna dikkat çekiyordu. O günlerde, dostluklar, güvenle örülen bağlar, göz göze yapılan sohbetlerdi. Ama şimdi, sosyal medya ve telefonlar çıktı; o eski dostluklar, eski sohbetler yerini “beğeni” savaşlarına, “paylaşım” stresine bırakmış durumda. Aksaray’ın geleneksel kültürü ile büyüyen bir nesil için, eski dostlukların yerini dijital takıntılar almak ne kadar acı bir kayıp.
Aksaray, tarih boyunca hoşgörüsüyle, samimiyetiyle bilinen bir şehir olmuştur. Burada, bir insanın size selam vermesi, bir köşe başında size elini uzatması sadece bir karşılık değil, gerçek bir bağdır. İnsan olmanın temelinde de insanın birbirine olan güveni ve içtenliği yatar. Sokaklarda, çay bahçelerinde, köy kahvelerinde insanlar birbirlerinin derdini dinler, hal hatır sorar, sadece fiziksel değil, ruhsal bir bağ kurarlardı.
Ama şimdi, (Delikli Demir Çıktı, Mertlik Bozuldu) Sosyal medya çıktı, telefonlar hayatımıza girdi ve her şey değişti. O eski dostluklar, gönül sohbetleri yerini kısa mesajlara, görsel paylaşımlara, sanal etkileşimlere bıraktı.
Aksaray’ın geleneksel dostluklarında, bir insanı gerçekten tanımak zaman alırdı. İnsanlar birbirleriyle derinlemesine sohbet eder, sık sık bir çayın etrafında hayatlarını paylaşır, birlikte gülüp birlikte ağlarlardı. Ancak günümüzün sosyal medya dünyasında, dostluklar çok daha yüzeysel ve ani hale geldi. Artık bir dostun sizin paylaşımınızı beğenmemesi, ya da bir fotoğrafınızı görmeme gibi basit sebeplerle dostluklar son bulabiliyor.
Aksaray, misafirperverliğiyle anılır. Eski Aksaraylılar, misafirleri kapıdan içeri aldıklarında gerçek anlamda hoş geldiniz derlerdi. Bu, sadece bir kelime değil, gerçekten bir sıcaklık ifade ederdi. Eski bir dost, kapıdan girdiğinde, ona sadece yemek veya çay sunulmaz; aynı zamanda gönülden bir sohbet ve içten bir ilgi verilir, yeri geldiğinde bir omuz, bir teselli de sağlanırdı. Ama şimdi, bu içten misafirperverlik yerini, dijital “chat” odalarına ve soğuk, uzak mesajlaşmalara bıraktı.
Sosyal medya, insanların duygusal ihtiyaçlarını karşılama noktasında eksik kalıyor. Paylaşımlar, beğeniler ve yorumlar, aslında yalnızca yüzeysel etkileşimlerdir. Aksaray’ın o eski misafirperverliği gibi, insanın ruhunu besleyen gerçek dostluk, fiziksel ve içsel bir bağlantıya dayanır. Ama dijital dünya, insanları daha yalnız ve daha izole hale getirdi. Şimdi, insanlar bir araya geldiğinde, birbirlerinin gözlerine bakarak sohbet etmek yerine, sosyal medya paylaşımlarına odaklanıyorlar. Gerçek bağlar, bir ekranda kayboluyor.
Aksaray, tarihi ve kültürel yapılarıyla sürekli gelişen bir şehir. Ancak bu gelişim, bazen geleneksel değerlerin kaybolmasına da yol açabiliyor. Bir zamanlar, köylerde, kasabalarda, bir araya gelen dostlar, sabah namazını camide kılarken, akşam vakti köyün meydanında toplanarak sohbet ederlerdi. Şimdi, telefonlar ve sosyal medya, insanların birbirine duyduğu ilgiyi yüzeysel bir hâle getirdi. Bir şehirde, insanın bir arkadaşına açılabilmesi, ona gerçekten dertleşebileceği bir alan bırakılması ne kadar zorlaştı!
O eski dostluklar, gerçek anlamda gönülden yapılmış sohbetler, göz göze, yürekten kalbe kurulan bağlantılar üzerine kurulu olmalı. Dostluk, sadece bir tıklama değil, bir kalp atışı kadar samimi ve derin olmalı.
Kültürümüz, insan ilişkilerini derinleştirir, samimiyeti inşa eder. Bugün, bu değerleri dijital dünyada yeniden bulmak belki zor olabilir, ama eski gönül sohbetlerini, gerçek dostlukları hatırlamak, hala mümkün. Dostluklar, sadece ekranlarda değil, kalplerde ve gerçek sohbetlerde büyür. İşte bu yüzden, o eski dostlukları ararken, sadece ekran beğenilerine bakılmamalı.
Sosyal medya ve dijital dünya, dostlukları şekillendirme noktasında yüzeysel etkiler yaratabilir. Ancak gerçek dostluk, her zaman gönülden gönüle bir bağ kurar. Kültürümüzün o içten samimiyetini, eski dostlukları, gönül sohbetlerini hatırlayarak, dijital dünyada da anlamlı ve kalıcı ilişkiler kurmamız mümkün. Çünkü dostluk, bir ekranın ötesinde, kalbimizde ve gözlerimizde yaşar.