Türkiye’de halkı temsilen seçilen, 600 milletvekili (istisnalar hariç) halka faydalı olma yerine martavalı meslek edinmiş. Kendinin, aile fertlerinin geleceğini teminat altına alma ve yakın çevresini koruma gayreti içerisinde süresini tamamlıyor. Önemli olan parti başkanının gözüne girme. Girersen ikinci, üçüncü, dördüncü defa milletvekili oluyorsun. Bu durumda seçmen, hak-hukuku hesaba katmaya gerek kalmıyor. İşin doğrusu Ön Seçim ama delege ile değil kayıtlı üyelerle yapılması. ÖN SEÇİM yapılsa 600 milletvekilinin 500’zü  seçilemez.

        Milletvekilleri, halka ne durumdasınız diye sormazlar. İktidar; etrafımız düşmanla çevrilmiş, BEKA sorunu var dolaysıyla direneceğiz. Muhalefet ise Türkiye bitti, ayakta zor duruyor, ha düştü ha düşecek. Demokrasi ve özgürlük elden gidiyor diye martaval atıyorlar. İşçi, emekli zam, çiftçi taban fiyat bekliyor. Olursa işçi, emekli, çiftçi en kısa zamanda rahatlayacak. Esnafa gelince sabır taşı. İşçi, memur, esnaf, bürokrat ve çiftçi, Allah Devlete zeval vermesin diye dişini sıkıp bekliyor. Böyle giderse ağzında diş kalmayacak.

     İşçi, memur, esnaf ve çiftçi kendi derdinden ziyade mensubu olduğu partinin genel başkanına sadık kalmayı erdem ve vefa sayıyor. Hiçbir dert ona gelmesin bana gelsin diye çırpınıyor. Başkanına, içi yansa, geçim sıkıntısı çekse, çocuklarının yanında boynu bükük olsa da laf ettirmiyor. Halk bu düşüncede oldukça seçilenler rahat eder. Hesap sorulmazsa hiç kimse hesap vermez. Türkiye’nin asıl sıkıntısı da bu. Seçilenler acaba neyi düşünüyor? Devleti mi, Cumhuriyeti mi, Halkı mı, Hakkı mı, Hakikati mı, Hukukun Üstünlüğünü mü, Kültürü mü, Gelenekleri mi, İdeali mi, Nizamı mı, Ülkenin geleceğini mi? Yoksa sadece kendilerini mi? 

      Bizim bildiğimiz ve inandığımız devlet, hukuk ve ahlak kurumudur. Hile ve kurnazlık etmez, kimseyi aldatmaz, kimseye kızmaz, öfkelenmez, garaz ve kin taşımaz. Kendi vatandaşına pusu ve komplo kurmaz. Gel gör ki Ülke ’de bunlar oluyor. Çünkü kurumlara particilik sızmış, çıkarlarını kurumlar üzerinden yürütüyorlar. Bu gidiş doğru değil. Sonuçta hiç kimse karlı çıkamaz. Geçmişte denendi ve zararlı çıkıldı, üstelik çok acılar çekildi. Gelenekler yok oldu, ahlak hızlı bir şekilde çöktü. Gülen insan sayısı ciddi şekilde azaldı ve azalmaya devam ediyor.

      Ülke yönetimine talip olanların esas görevi, insanların emniyet, huzur ve mutluluk içinde yaşamasını sağlamak olduğu halde, kendi geleceklerini teminat altına almaya gayret ediyorlar. Aynı zamanda ülkeyi, dünyada sözü geçer hale getirmek olması gerekirken kendi sözlerinin geçerliliğine bakıyorlar. Ülkenin ehliyet ve liyakat esasına göre yönetilmesini sağlamak olduğu halde, liyakatsiz kişileri göreve getiriyorlar. Cumhuriyeti güçlendirme, kültür ve ahlakı geliştirme, çalışanın ve üretenin yanında olmayı pek düşünen de fazla yok. 

      Ülkede herkes suçluyu biliyor. Kim? Kendinden başkası. Herkes akıl öğretiyor. Kime? Halka. Halka akıl öğretilmez, hizmet edilir, yol gösterilir. Bütün görevlilerin bunu mutlak şekilde anlaması lazım. Aksi rol olur. Halik’ta pazardan sebze ve meyvenin çürüğünü, kasaptan beğenmediği eti almıyorsa, kendini temsil edeni de seçerken hiç olmazsa biraz dikkat etse, kendisi daha mutlu yaşama kavuşur.     HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA

 


8.11.2024 07:31:00

Rasim Gül

MİLLETVEKİLİNİN ÇOĞU, MARTAVALI MESLEK EDİNMİŞ

MİLLETVEKİLİNİN ÇOĞU, MARTAVALI MESLEK EDİNMİŞ