Türk halkı, tarihte var oluşundan Bu yana millet olmayı tamamlamış ve günümüze kadar da millet olarak gelmiş ender toplumlardan biridir. Millet olarakta şanlı geleceğine devam edecektir. Şimdi ise bazı mihraklar millet olması suçmuş gibi göstermeye çalışıyorlar. BEYHUDE. Gerçekten BEYHUDA.

Neymiş efendim, Türk kelimesini söyleyince başka unsurlar rahatsız olurmuş, en iyisi ümmet çatısı daha toparlayıcı olurmuş dolaysıyla kimse darılmaz, kırılmaz ayırımcılık olmazmış. Millet ve ümmet inancı bin yıldır hiçbir zaman çatışmamıştır. Her ikiside daima var olmuştur, elbette olmaya da devam edecektir

Bu yanlış ve maksatlı değerlendirmelerle devletler yıkıldı. Tarihte bunların isimleri ve yıkılış nedenleri ayrıntılarla anlatılıyor. Ümmet lafı edenler bunları bilmiyor mu? Bal gibi biliyorlar. Öyleyse mesele nedir? Milletimizin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletini zaafa uğratıp, fitne çıkararak, belli kaynaklardan aldıkları görevleri yapmaktır.

1830 yılından 1918’e kadar geçen 88 yılda İmparatorluğu kurtarmaya çalışan sonunda batıran, sonrada birbirini suçlayan gruplar da böyle yapmıştı. Devletlerini kurtarmaya çalışanlar iç ve dış bölücülerin oyununa da geldiler. 

Osmanlı, 1800 yıllarından itibaren bilim ve teknoloji nedeniyle Avrupa’daki üstünlüğü, kendilerinin geri kaldığını gördü, çareler aramaya başladı. Ortak akıl, bilim ve ekonomi yönünden ele alma yerine, kahramanlık taslayan gruplar birleşme yerine her grup kendini kurtarıcı olarak gördü.

Önce gruplar devlet kadrolarını ele geçirmeye yöneldi dolaysıyla aralarında açık ve kapalı şiddetli çatışmalar başladı. İmparatorluğu çeşitli nedenlerle zayıflatmak ve yıkmak isteyen gayri Müslim ve gayri Türk unsurlara gün doğdu. Grup çatışmalarını ellerinden geldiği kadar desteklediler.

100 yıl, iç çatışma ve vatan kurtarma sonunda 1914 yılında Osmanlıyı, Birinci Cihan Harbine sokup, 1918’de Başkent İstanbul’u işgal ettirene kadar devam etti. Buna sebep, Avrupa, inanç, ahlak vs. gösterildi. Elbette bunların payı vardır, ama asıl neden bilime ve akıla ilgisizlik, kıskançlık, koltuk hırsı ve ortak akıla kıymet vermemektir.

1923’ten, 2021 yılına kadar geçen 98 yılda, ülkemiz bilimde ve teknolojide ve özellikle eğitimde ve ekonomide ciddi yol aldı. Dolaysıyla halkımızın birçok ihtiyaçları karşılanmaya başlandı.
Gelinen nokta hiçte küçümsenecek bir yer olmamakla beraber bilgi ve uzay çağını yakalamış değiliz. Millet olma şuurumuzu bozmaya yönelik başta siyasi hareketlerin ve inanç kesiminde izlenen ümmetçilik yolunun millet olma şuuruna zararlı olduğu açıkça görülmektedir.

Milli paydamız bilinmekle beraber 100- 150 yıldan bu yana sağlam bağlar gerçekten dağılmaya başladı. Millet yerine siyasi parti grupları, tarikatlar, cemaatler oluşmaya başladı. İnsanımız toplum içinde yalnız hayat yaşıyor.

Siyasi ve dini parçalanmalar bu durumu tetikliyor. İnsanları birbirine bağlamak ve sevdirmek çok önemlidir. Toplumda çalışmak, para kazanmak veya başkalarının sırtından veya milleti ve devleti soyarak zengin olmak normalleşince hiçbir mesleğin, adaletin, dürüstlüğün fazla önemi kalmadı.

Türkiye’de popülizm aldı başına gidiyor. Halkçılık ve halka gitmek olarak diye bilinen popülizm halkı tamamen baştan çıkardı. İnanların birbirini karşılıksız sevmesini ortadan kaldırdı. Bütün sanatlar değersiz hale geldi. İnsanlar sanatı ne sanat nede halk için yapıyor. Esnaf, iş adamı, işini ve üretimini makul kar ve topluma hizmet ilkesiyle yapmıyor. Buda kabullenemediğimiz ama bal gibi uyguladığımız kapitalizmi benimsediğimizin kanıtıdır.

Toplumu, hükumeti ve devleti idare edenler de bütün bunlar ya destekliyor ya da seyrediyor. Çalana, çırpana, hile yapana dur demiyor. Popülizm denen lanet şeyi yapıyor. Bunuda halkçılık diye yutturuyorlar. Halk yutarsa.

Holdingler, partiler ve benzerleri kendilerine bağlı, ne derlerse yaptıracak topluluk kurmak istiyor. Uzun süre bu mümkün değil çünkü insanın yaratılışına ters. Bu durum millet olmayı yaralıyor ve bozuyor, demokrasinin ve adaletin yerleşmesini engelliyor.

Dolaysıyla hukukun üstünlüğü yerine para babalarının ve çıkar sağlayanların hâkimiyeti kuruluyor. Bu düzende, hak-hukuk, adalet olamayacağına göre millet olma yara alıyor dolaysıyla BEKA tehlikesi ortaya çıkıyor. Bunun tek çaresi millet olma ruhunun canlandırılmasından ibarettir.
                                                                                            Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.


18.04.2021 00:15:00

Rasim Gül

MİLLET OLAN TÜRK HALKI, YİNE BAŞARACAKTIR

MİLLET OLAN TÜRK HALKI, YİNE BAŞARACAKTIR