Milli Mücadelenin teşkilatlandığı yıllarda, belli yerlerdeki haber gönderilerek katılmaları isteniyor. Ocaklar, Bucaklar, Sancaklar nerede yer alacaklarını telgrafla bildiriyorlar. Bilindiği gibi iki taraf mevcut, Padişah ve Milli Mücadele tarafı. Katılma kararını bildirmeyen yerlerden biride Aksaray.  

Aksaray ve bazı yerlerden haber alınamayınca Mareşal Fevzi Çakmak’ı haber alınamayan yerleri ziyaretle görevlendiriyor. Mareşal Çakmak, Nisarı Oğulları’(Arıbaşlar)nın, şu an Hasan Ekecik ailesine ait Nakkaş’ın girişindeki konakta misafir ediliyor. Kısa sürede görüşmelerini tamamlayan Fevzi Çakmak Aksaray’dan ayrılıyor.

Aksaray’ın eşrafı hemen toplanıyor, uzun bir müzakereden sonra Milli Mücadele’ye katılma kararı alınıyor. Tabi Olarak bu karar telgrafla Ankara’ya bildirilecek, telgraf da yazılıyor. Eşraftan biri Taşpınar’ın SUMRU yaylasında yaşayan Hasan Ağa yâda soralım diyor. Bu teklif hemen kabul ediliyor, jandarma komutanı Gazioğlu Ali Bey toplantıya davet edilip, Hasan Efendi’yi getirmesi istirham ediliyor.

Gazioğlu Ali Bey, hemen yola çıkıyor, akşam ezanı okunurken Sumru Yaylasına varıp, Hasan Ağa’ya durumu bildiriyor ve acele beklendiğini söylüyor. Hasan Ağa oğlum akşam oldu, ekmek zamanı ekmeği yiyelim hemen gidelim demesine komutan itiraz ediyor ama Hasan Ağa olmaz diyor. Ekmekten hemen sonra Ağaların toplandığı mekâna geliyorlar.

Hasan Ağa’ya durum anlatılıyor, Milli Mücadeleye katılma kararı aldıklarını söyleyip fikrini soruyorlar, Hasan Ağa çok doğru karar almışsınız deyince sana zahmet biz telgrafıda hazırladık şunu postaneden çeker misin diyorlar. Hasan Ağa hiç tereddüt etmeden tabi çekerim deyip telgrafı, Hasan Rauf adıyla çekiyor.

Buradaki mesele, Milli Mücadele başarısız olsaydı, elbette Hasan Ağa’nın kellesi gidecekti. Cumhuriyetin yaklaşık yüzüncü yılında, eşraf ve Hasan Ağa hikâyesi Aksaray’da hiç değişmedi. İleri gelenlerden hiç kimse Hasan Ağa olmak istemiyor. Hali vakti yerinde olanlar, cesur olup hakkı ve doğruları söylemiyor.

Bugün yeri ve zamanı bilinerek söylenecek doğruların ne kelleye nede mala mülke zararı yok. Belki de tam tersi faydası var. Çünkü doğruların, sevgi ve saygının hâkim olduğu yerde yaşamakta daha kolay ve güzeldir. 

Gizli ve kapalı kapılar arkasında söylenenler % 99 münafık işi olur. Halkımıza hiçbir faydası olmaz. Bu millet ne çekiyorsa, konuşması gerekenlerin konuşmamasından ayırımcılıktan, benlik- senlikten çekiyor.

Ömer Hayyam’ı analım:  ‘’Celladına âşık olmuşsa bir millet, / İster ezan, ister çan dinlet, / İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet, / Müstahaktır ona her türlü zillet.’’

Bir yazarımız eserlerinde vatandaşı, ‘’1- Mamul vatandaş, 2- Plastik adam, 3- İzci vatandaş şeklinde, sınıflandırarak cemiyetin uzağında, Devletin yanında duran adeta bir çeşit Devlet memuru olanlardan bu millet çok çekti, halende çekiyor.’’ diyor. Hasan Ağa ve katılma olayı Aksaray Tarihinde yazılıdır.
               Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.


Mete kılıç
11.02.2021 13:03:45
Yazar çok güzel ve önemli bir tespitte bulunmuş, maalesef yıl 2021 bizde yani sevgili AKSARAY'lımızda değişen pek birşey olmamış. Ayrıca bu hususta yazarı tebrik ediyorum.

9.02.2021 06:55:00

Rasim Gül

MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN, AKSARAY’A GELİŞİ

MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN, AKSARAY’A GELİŞİ