Pazar Günkü Yazının Devamı

Bende bu ana kadar en medeni ulus olarak İngilizleri görüyordum. Türk tarihini, Türk medeniyetini öğrenince, konuyu değiştirdim. Provokatörlerimizin çalışmaları ile 1970’li yıllardan itibaren Türkiye’de sağ ve sol ideolojiler arasında adeta bir iç savaş yaşattık. Ülkeye koyduğumuz ambargo ile halk canından bezmiş, yağa, tuza, gaza muhtaç olmuştu. Birkaç kişi zenginleşmiş, halk ise sefalete düşmüştü. Provokatörler için halkı ayaklandırmak zor olmadı. Ülke o dereceye geldi ki, sokaklarda her gün elli altmış kişi öldürülüyordu. Bütün ülke terör korkusundan adeta sinmiş, saklanmıştı. Binlerce Türk genci, bizim uydurduğumuz ideolojiler esasında can verdi.

Zamanı gelince bildiğimiz dâhilinde indirilen bir darbe ile terör bitti, ortalık sakinleşti. Çünkü provokatörler işi bitirmişler, geriye dönmüşlerdi. Burada oynadığımız oyun, milleti birbirine düşürüp çaresiz bırakmak ve onlara bir kurtarıcı göndermekti. Bu durumda o kurtarıcı, kim olursa olsun, ‘’ anarşiyi bitiren, ölümleri sonlandıran’’ insan olarak kabul görecekti. Bizim demokrasi uğrundaki mücadelemizin esası buydu.

Askeri hükümet çok sert tedbirlerle bir müddet ülkeyi yönetti. Ellinin üzerinde genç, haklı-haksız sağdan ve soldan ayırım yapılmadan idam edildi. Bu sert cezalar tesirini çabuk gösterdi ve ülke bir anda süt liman oldu. Askeri hükümet bir müddet sonra, ülkeyi sivil yönetime devretti. Bizim istediğimiz bir kişi iktidarın sahibi oldu. Askeri darbeyi yapan şahıs cumhurbaşkanı oldu. Yeni hükümet tam bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim büyük şirketlerimiz bu büyük pazara aç kurtlar gibi girdiler.

Ülke ABD ve Avrupa malları ile doldu. Bu durumdan hem bizim şirketlerimiz faydalandı hemde ülke boğazına kadar borç batağına girdi. Türkiye, kapitalizmi o kadar güzel uyguladı ki, yeni birçok soygun ve vurgun metotları bulundu. Hayali ihracat arttı, bankaların içi boşaltıldı, rüşvet devletin her kademesine girdi.

Başta siyasiler, medya sahiplerine, üst düzey bürokratlara, bankacılara, yazar-çizer takımına (gazeteci, dergi yazarı)bu dönmede miyarlarca dolar dağıttık, Kardeşlik, dostluk, iyi niyet, dürüstlük,

ahlaklı ticaret unutuldu. Binlerce sahtekâr, yalancı hem devlet kadrolarını, hem bankaları, hemde özel şirketleri doldurdu. Türkiye’nin bu günkü manzarasının sebebi 12 Eylül İhtilalidir abartmam… Ülke yapılanları görenler tarafından alttan alta kışkırtılmaya başlandı.

Halk tepki koyuyor, sokaklar protestocularla doluyordu. Tepkileri azaltmak için tam o günlerde bir Kürt meselesi çıkardık. Önce, bir örgüt kurdurduk. Sonra küçük bir kasabaya baskın yaptırdık. Ülkenin gündemi bir anda değişti. Kürt PKK terörü, şehit edilen asker ve polisler, halka her sıkıntıyı unutturdu. Türkiye otuz yıldır bu mesele ile uğraşıyor. Sonuç almasını her defasında engelledik. PKK’nın liderini ‘’İdam Edilmemek’’ kaydı ile biz teslim ettik

Otuz yıldır süren PKK terörü, Türkiye’nin ekonomisine büyük darbe vurdu. Binlerce insan bu terör dalgası içerisinde ölüp gitti. Türkiye hem siyasi, hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük kayıplara uğradı. Ülkenin düğün hale getirilebilmesi için bize başvurmak zorunda kaldı. Biz de, onlara Osmanlı İmparatorluğuna yaptığımız teklifleri yaptık. Kabul ettiler. Bu işler için harcadığımız dolarların birkaç katını kazandık ve Türkiye’yi içinden çıkamayacağı bir borç sarmalına yuvarladık.

Bugünkü Türkiye; yalancılığın, sahtekârlığın, halkı aldatmanın, bizlere hizmet etmenin içinde yüzüyor. Mustafa Kemal’in bizi reddetmesinin bedelini ödüyor. Böyle bir ülkenin uzun boylu yaşaması pek mümkün değildir. Ya ruhlarda bir ihtilal yaparak yeniden kendileri olacaklar, ya da tarihten silinip gidecekler. Anadolu toprakları da bizim yarattığımız Ermeni ve Kürt devletlerinin olacaktır. David Rockefeller, itiraflarının bir bölümünde de başka bir Yahudi ailesi olan Rotthschild ailesinin bir ferdi ile yapmış olduğu sohbete yer vermiş. Bu sohbetten de bölümler aktaralım.

‘’Rockefelleri’n , ( Dünya ülkelerini nasıl ele geçiriyorsunuz?) sorusuna Rothschild; Birinci Dünya Savaşı Avrupa’da bize karşı olan İmparatorlukları yıkmak ve en önemlisi Osmanlı İmparatorluğunu parçalayarak Orta Doğu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve İsrail devletinin kuruluş yolunu açmak için çıkarıldı.’’ İsrail devletinin kurucusu sayılan Tehodor Herzlo zamanki Osmanlı Sultan 2. Abdülhamid’in yanına giderek bizim ailemizin para desteği ile Filistin topraklarını satın almak istedi. Biz de gerekeni yaptık. Osmanlı İmparatorluğunu çaresiz bırakarak, Birinci Dünya Savaşına soktuk. Çok zorlansak da Osmanlı İmparatorluğunu yıktık. İstanbul’u ve Anadolu’nun bazı bölümlerini işgal ettik. Planlarımızı tam sonlandıracağımız zaman Mustafa Kemal adında, padişahı ve Şeyhülislam’ı dinleyen asi bir general ortaya çıktı. Bütün planlarımız alt üst oldu. Hepsi geriye kaldı’’

‘’Mustafa Kemal, bizim temsi ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır. O’nun varlığı, İsrail Devletinin kurulmasını otuz yıl kadar geciktirdi ve milyarlarca dolar kaybettirdi. İzmir suikastı denen bir olaya karıştığı için idama mahkûm ettiği, Osmanlı Maliye nazırlarından aziz dostumuz Cavit Bey’i idam ettirdi.’’ İtiraflarda, Türkiye’den başka birçok ülkeye ve çeşitli olaylara da yer verilmiş. Bu ülkelerde ve olaylardaki aktörlerden bahsedilmiş. İkinci Dünya Savaşı, Hitler, Stalin, atom bombası, ihtilaller, darbeler anlatılmış… İran-Irak savaşının çıkarılmasının

sebepleri ve sonucu değişik bir perspektif ileaçıklanmış. Şimdi kendimize bakarak düşünelim… Toplumumuzu, yaşam şartlarımızı, siyasilerimizi ve icraatlarını, bilim ve sanat seviyemizi, hayata bakış ve algılayış tarzımızı düşünelim ve sonra kendimize soralım: Yukarıda itiraf edilenlerin bu günkü durumumuzu yaratmada tesiri yok mu?

 

Başkalarını dinleyerek mi bu duruma geldik? Yüz yıl önce zengin olmayan, geçim sıkıntısı çeken, fakat dürüst, namuslu, çalmayan, aldatmayan, güven veren bir toplum yapımız varken bugün niçin, hırsızların, üçkâğıtçıların at oynattığı, sahtekâr, alçak, zalim ve gaddar bir toplum haline geldik? Bu nasıl oldu? İtiraflar, bize yıllardır dost olarak görünenlerin aslında düşman olduğunu göstermiyor mu?

Bu durumlardan kurtulmanın tek yolu, Ulu önder Atatürk’ümüzün istediği gibi ‘’ÖNCE VATAN VE MLLET’’ duygusunun bütün fertler tarafından kabullenilmesi ve aklın kullanılmasıdır. Aklı, devreden çıkarırsak yapılabilecek bir şey yoktur. Hasta mutlaka ölecektir! Ölmemek için akıllı olmak ve önce vatan ve millet, diyebilmek gerekir. Tehdit ve tehlike çok büyük, farkında olmalıyız.

 Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.

 


 


24.11.2021 06:27:00

Rasim Gül

Kendini Türk hisseden ve Türkiye’nin tarihten silinme planlarına karşı durmak isteyen herkes okumalı 2

Kendini Türk hisseden ve Türkiye’nin tarihten silinme planlarına karşı durmak isteyen herkes okumalı 2