Kemal Çitçi 1944’de Aksaray İli, Ortaköy İlçesi, Muhacir Köyünde (şimdi adı Gökkaya) doğdu. Babasının adı Mustafa, annesinin adı Zeliha’dır. 2020’de Aksaray’da hakkın rahmetine kavuştu. Esas mesleği terzilik olmasına rağmen, Aksaray ve Ortaköy’ün siyasi alanda bir bilenidir. 1965’ten 2020 yılına kadar geçen 55 yılda, siyaseti en doğru yorumlayan biriydi. Fikrinden asla taviz vermeyen ama rakiplerine sevgi ve saygı da asla kusur etmeyen bir yapıya ve inceliğe sahipti. Dostu ve seveni çoktu, sevmeyeni ve düşmanı yoktu.
Kapısın çalıp isteğini anlatan kim olursa olsun yapmaya çalışır, insanların işini takip eder durumu kalenderse kendi cebinden Niğde’ye, Aksaray’a veya Ankara’ya götürür getirirdi. Rahmetlide olmaz yoktu her işe olurundan bakar, sonuna kadar da takip ederdi. Kemal Çiftçiyi, bütün bürokratlar, siyasiler, sivil toplum örgüt başkanları ve iş adamları tanır, asla kırmazlardı. Çünkü kendi için bir istekte bulunduğuna şahit olan yok.
Profesör, Avukat, Kürt Kemal gibi lakapları vardı. Âlim değildi ama arifti, 5 dönem İl Genel Meclisi üyeliği yaptı. Siyaset yapanları, Kaymakamları, Valileri, İl Genel Meclisini ve üyelerini yazmış olsaydı, rehberlik edecek bir eser olurdu. Türk insanının tarih boyunca en büyük cimriliği yazmamak ve anlatmamaktır. Dolaysıyla insanlar gerçeklerini diğer ülke kaynaklarından öğrenmeye çalışır, bununda yarısı doğru çıkmaz.
Kemal ağabeyimin yüzlerce hikâyelerinden birini yazarak anmak istiyorum. Umarım okuyucuların hoşuna gider. Her köy delikanlısı gibi erken evlenen Çitçi, kendi köyünden bir kızla değil, Ortaköy İlçesinin yerlilerinden inşaat ustası İlyas Çözülmüş’ ün kızı Seherle nişanlanıp 1966 senesinde evlenir. 4 kız, 4 oğlu olur.
1966 yılının ocak ayında, eşi seher hanımla, köyüne gezmeye ve el öpmeye gitmek ister. O devrin en lüks vasıtası Deli Tahir’in, Ortaköy- Aksaray seferi yapan kamyonudur. Kamyonla Yıldırımlar köyüne kadar gelinip, oradan yürüyerek Gökkaya’ya yaya gitmektir. Genç hanımını köydeki akrabaları ile tanıştıracak ve hayır duaları alındıktan sonra, Deli Tahir’in kamyonu ile Ortaköy’e dönülecektir.
Kemal Çiftçi ve eşi gezme ve el öpmeyi, kamyonunu dönüş saatine kadar tamamlayıp, Yıldırımlar köyüne gelirler. Yerde bir metreden fazla kar var, mükâfat olarak tipide (tipi kar fırtınası) oluyor. Sert esen rüzgâr öyle tipi yapıyor ki adam bir metre önünü zor görüyor, hatta yürüyemiyor.
Kemal ağanın Yıldırımlar’ da yaşıtı, Çeliklerin İsmet Aksu isminde bir arkadaşı var. Hanımına diyor ki kış günü çok soğuk birde tipi var, dışarda hava eksi 20’nin üzerinde, kamyonun geliş saati belli değil, İsmetlerin odasına varalım, ocağı yaktırayım odanın penceresinden yol görünüyor, Höyükten kamyon çıkınca yola iner bineriz.
Evden İsmet’i çağırıyor, İsmet eve girin diyorsa da evde ısıtacak bir şeyin olmadığını bildiği için eve gerek yok kamyon gelene kadar oturacağız, gelince de binip gideceğiz onun için sen odayı aç ve ocağı yak diyor. Çeliklerin İsmet, odayı açıyor ama odanın sokağı arpa ve zarek dolu. Günlerce oda yanmamış buz gibi. Ortada yakacak bir şey yok. İsmet yakacak bulmaya gidiyor aradan bir saat, geçiyor, İsmet gelmiyor.
İsmet, Kemal ağayı unutuyor, 1 saat sonra kamyon Höyükten görünüyor, genç evliler kardan buzdan zor yürüyerek yola inmeye çalışıyorlar, İsmet bağırıyor Kemal nereye ocağı yakacaktım diyor. Kemal, yanında genç eşi olduğu için sadece, İsmet senden bunu alırım diyor. Güç bela kamyona biniyorlar ve Ortaköy’e gidiyorlar.
O devirlerde bahar aylarında genellikle yüzde doksan evlerde un biter. Ambarında buğdayı olanlar çıkartır, olmayanlarda komşudan ödünç alır. İki ve nadiren üç kile buğday veya katıklı çuvallara doldurularak eşşeklerle, Ortaköy’deki genellikle Paşaların un değirmeninde öğütülerek köye dönülür.
1966 yılının Nisan ayında Çeliklerin İsmet, üç eşşekle Paşaların değirmeninde un öğüttürmüş, şimdiki Balcı Caddesindeki Kemal Çiftçinin terzi dükkânının önünden geçerken, Kemal Ağa İsmet’i görüyor. İsmet diye bağırınca İsmet duruyor ne diyon Kemal diyor. Sana bir işim düştü dükkâna gel diyor. Eşşekler un yüklü gelemem dediyse de Kemal’in ısrarı birazda suçluluk duygusuyla ikinci defa kırmak da istemiyor.
Kemal, İsmet sen gel ben çırağı gönderiyorum eşşeklere mukat olur diye İsmet’i ikna ediyor ama ortada çırak falan yok. İsmet ikinci kattaki terzi dükkânına çıkıyor, selam verdikten sonra ne var len Kemal diyor. İsmet tam sana benzeyen sen boyda bir müşterinin ölçüsünü kaybettim, dikeceğim elbiseyi yarın bitiririm diye adama söz verdim. Kurban olayım şuraya yatta ölçünü alayım diyor.
İsmet’te 1.90 boyunda, sırtında eski bir keçe var ama ölçü yanlış olur diye keçeyi de çıkarttırarak buz gibi mozayığın üzerine, sırt üstü, ağız aşağı, sağa, sola yatırarak ölçü almaya davam ediyor. Bu arada iki de bir İsmet eşşekleri soruyor, sen merak etme çocuk eşşeklerin başında bekliyor diyor ve ölçü almaya devam ediyor.
Kemal Çiftçi, ölçü almayı yarım saatte üç defa tekrar ederek ancak bitiriyor. Ama İsmet’te buz tutuyor ve titremeye başlıyor. İsmet, tamam ölçüyü aldım sağol diyor. İsmet len Kemal beni dondurdun diyerek hızla merdivenleri iniyor ve caddeye çıkınca ortada eşşeklerin olmadığını görünce, aşağıdan eşşekler ve un çuvalları nerede diye bas bas bağırıyor ve bir iki küfür sallıyor ama nafile.
Kemal Ağa da yukardan bağırıyor, İsmet sen beni odanızda unutmuştun, bende senin eşşekleri ve un çuvallarını unuttum, sana acımıyorum da hayvanlara acıyorum diyerek İsmeti daha da kızdırıyor ama İsmet için önemli olan üç eşşek ve üç çuval un. Birde komşulardan emanet alınmış komşuların eşşeği.
Nihayet İsmet eşşekleri ve un çuvallarını sokaklardan topluyor, köyünün yolunu tutuyor. İsmet Aksu halen sağ ve Yıldırımlar köyünde yaşıyor. Kemal Çitçi’nin, başka bir hıkayeside 9 zun 16 altıdan büyük olduğunu, Niğde İl Genel Meclisi seçimlerinde 5 yıl Aksaray, Niğde, Ankara belediye başkanlarını ve Niğde Valisi rahmetli Ünal Özgödek’i seçimde yenerek ispat etme hikâyesi de bir başka zaman.
HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.