İnsan bu ya…
Kırılıyor, kırıyor, sonra ikisine de üzülüyor.
Çünkü bazen farkında olmadan, en çok sevdiklerimizin kalbini incitiyoruz.
Oysa bir kalp kırıldığında, sadece bir duygu değil; bir güven, bir emek, bir sessizlik de parçalanıyor.

Derler ki, “Kırılan kalp, onarılsa da eskisi gibi atmaz.”
Gerçekten doğru… Çünkü her kırık, içimizde bir hatırlatma gibidir.
Unutmayalım diye; bir daha aynı kelimeyi, aynı bakışı, aynı susuşu kullanmayalım diye.

Ben  Ortaköy’ün Çatin köyünde doğdum ama,Aksaray’da yaşıyorum.
Yunus Emre mahallesinin rüzgârı serttir bazen, tıpkı bazı sözler gibi.
Ama sabah güneşi doğunca, her şey yeniden yumuşar.
Belki de kalp de böyledir; kırılır, donar, susar… ama bir umut ışığı görünce yeniden atar.

“Bir kalbi kırmak, bir şehri yıkmaktır.”
Çünkü o kalpte kim bilir kaç sevgi, kaç hatıra, kaç umut yaşıyordur?
O yüzden, bazen susmak da sevgidir.
Bazen haklıyken bile susabilmek, en büyük erdemdir.

Ama insan işte…
Ne tamamen masum, ne tamamen suçlu.
Bir yanımız kırık, bir yanımız pişman.
Ve en çok da kendi kalbini kırıyor insan; düşünmeden, sabretmeden, öfkelenerek.

Hasan Dağı gibi dik durmaya çalışıyoruz, ama içimizde eriyen karlar var.
Tuz Gölü gibi sakin görünsek de, içimizde fırtınalar kopuyor.
Ve yine de sevmekten, inanmak ve affetmekten vazgeçemiyoruz.

“Kalp kırmak kolaydır; asıl marifet, o kalbi tekrar tamir etmektir.”
İnsan bu ya…
Hem yaralayan, hem yarasıyla yaşamayı öğrenen bir varlık.
Ve belki de bu yüzden değerlidir; çünkü kırılmasına rağmen hâlâ sevebiliyor.

Değmiyor, kırmaya kırılmaya, üzmeye üzülmeye. Bakıyorsun ki bir haber ulaşmış tarafına. Akşam beraber oturduğun, beraber sohbet ettiğin kişi son yolculuğunun başına gelmiş. elveda bile diyemeden, helallık isteyemeden gidivermiş. ”Öyle bir gidiş ki, dönüşü olmayan gidiş”

İnsan bu ya 

Güceniyor, sitem ediyor.
Bir bakış, bazen Melendiz Çayı’nın serin suyundan daha keskin bir sızı bırakıyor yüreğinde.
Bir söz, Hasandağı’nın sessizliğinde yankılanıyor uzun uzun.
İçinde büyüyen o sessiz kırıklık, zamanla bir dua gibi dökülüyor dudaklarından.

Ben Aksaray’da yaşıyorum.
Her sabah güneş Kılıçaslan tepesi’nin ardından doğarken, içimde yeni bir umut filizleniyor.
Akrabalarım burada,dostlarım burada, arkadaşlarım burada,sevdiklerim burada…
Ama bazen en çok da yakınındakiler incitir seni.
Belki farkında olmadan, belki de “nasıl olsa affeder” diye.
Oysa kalp, her defasında biraz daha yavaş toparlanıyor. 

Vesselam…

 


26.10.2025 20:38:00

Mustafa Avcı

Kalp Taşımak da İnsan Olmanın Parçası

Kalp Taşımak da İnsan Olmanın Parçası