31 Temmuz Perşembe’den devam.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için lütfen önce” https://aksarayolay.com/kose-yazilari/_hangi_darbede_basindaki_hur_donemi_kapatilip_bircok_gazeteci_tutuklandi-6690.html” okuyun.
Kendi süfli emellerini gerçekleştirmek için bunları kullananlar hariç dünyada da Türkiye’de de militarizmin en iyisini isteyen ve savununlar olmaz.!!!
Çünkü Cuntanın iyisi ve kötüsü de yoktur.
Sebebine gelince!, cunta millet iradesinin karşısında olan iradesini gasp ettikleri millete ve bazı kurumlara sempatik görünmek için27 Mayıs 1960 darbesinden sonra olduğu gibi basın hürriyeti ve gazetecilerin hakları konusunda getirilen hürriyetler le sempatik görünerek darbelerinin desteklenmesini sağlamak isterler.
Fakat kendilerine yapılan en küçük eleştiride bile kendileri tarafından sağlanan tüm hürriyetleri getirdikleri sansürle geçmişi mumla aratan bir militarist diktatörlüğe yeniden dönüşürler..
Buna en iyi örnek ise anarşi ve terörü besleyerek kamuoyunu darbe ister hale getiren ve darbe yapıldığında ise memnuniyetle karşılanan 12 Eylül 1980 askeri darbesidir.
GAZETECİLER TUTUKLANDI, YAYIN YASAKLARIYLA SANSÜRDEKİ ZİRVEYLE BİRÇOK YAYINDA KAPATILDI
12 Eylül Darbesi ile kurulan Millî Güvenlik Konseyi onlarca gazeteci ve yazarı tutuklanıp uygulanan yayın yasakları ve sansürle, çok sayıda yayımı kapatıldı.
1983 Türkiye genel seçimleri ile iktidar olan Anavatan Partisi döneminde de muhalif gazetecilere uygulanan baskı sürdü.
1980'li yıllarda iki binin üzerinde basın davası açılmış, üç bin gazeteci, yazar ve yayımcı yargılanmıştı.
Yazı işleri müdürlerine ise toplamda beş bin yıldan fazla hapis cezası verildi.
Ayrıca SEKA eliyle yapılan üst üste kâğıt zamları ve” Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu” ile muhalif gazetelerin üzerindeki baskı artırıldı.
1990'lı yıllarda önceki dönemlere nazaran güçlü bir iktidar bulunmadığından terörle savaş, faili meçhul cinayetler, köy boşaltma ve toplu öldürmeler, siyasi cinayetler, mafya eylemleri basında sık sık yer almakta ve basın üzerinde baskı oluşturamayan iktidarlar da bu haberler engelleme metotları aramaktaydı.
15 Aralık 1990 tarihinde Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı, Yıldırım Akbulut Başbakanlığı döneminde bir kararname çıkarılarak olağanüstü hal Valilerine "kamu düzenini bozacağı ve halkın heyecanlanmasına sebep olacağı" düşünülen yayımları mahkeme kararı olmaksızın yasaklama ve toplatma yetkisi verildi.
Nisan 1991'de de Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yeni yasaklar getirilerek çok sayıda gazeteci mahkûm edildi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyetine göre 1990'lı yıllarda başta Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Turan Dursun olmak üzere 37 gazeteci ve yazar faili meçhul cinayetlere kurban gitmiştir.
24 Temmuz Perşembe günü başladığım Osmanlıdan 2000’li yıllara kadarki sözde kalan basın hürriyetini burada noktalıyorum.
Rabbimiz izin verirse seneye ise 2000 li yıllardan günümüze kadarki direk ve dolaylı uygulanan sansürü yazmak üzere kısacada olsa 49 yıllık meslek hayatımda bizzat şahit olduğum basına direk ve dolaylı yollarla uygulanan sansürün özetinin özetini sadece ve sadece mesleki sorumluluğum gereği yazacağım.
Hakkın izniyle en kısa zamanda ise Türkiye’nin 81 ilinde dekine benzer Aksaray’daki basına uygulanan direk ve dolaylı baskıların bir kısmının yani gazetelere ve gazetecilere uygulanan sansürün özetinin özetini yazacağım.
Genel olarak Türkiye’mizin, özelde ise Aksaray’ın mutlu istikbalinin olmazsa olmazlarından olan haber alma hakkının korunması için takibi dileğiyle.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun.