Rasim Gül

Tarih: 26.01.2025 10:40

HALK İÇİN EKONOMİ VE HALK İÇİN SİYASET

Facebook Twitter Linked-in

Yatırım için elverişli ortamı, devlet ve ilgili kurumlar sağlar. Yatırımcının olmazsa olmazı eşit şart ve güvence ve alt yapıdır. Güvencenin başında hukuk gelmektedir. Bunlar sağlandığında halk için ekonomi ve halk için siyaset yapılmış olur. Bu kurumlarada halka açık ekonomik kurumlardenilmektedir. İşletmelerin, ürün ve hizmet süreçlerinde, organizasyonunda veya iş modelinde gerçekleştirdiği iyileştirmeler de yenileşme (inovasyon) dur.Devlet ve ilgili kurumlar bunlarda zorlandığında yatırımcı rahat üretim yapamaz.

Türkiye’de yönetim ve yatırımcı arasında iyi bir ilişkinin olduğu pek gözükmüyor. Ya devlet, vatandaşın haklarına ya da vatandaş devletin haklarına tecavüz etmekte tereddüt etmiyor. Cumhuriyet döneminde bunun aksi hiç olmadı. Siyasi iktidarların desteklediği yatırımcılar holding kuruyor. Desteklemediği ayakta zor duruyor. Holdinglerin tekeller kurması yatırımın ve gelişmenin önüne set çekerek dengeleri bozuyor.

Cumhuriyetten evvel, Türkler askerlik ve vatan bekçiliği ile görevli idi. Dolaysıyla ticaret, sanat Türk olmayanlara aitti. Cumhuriyet dönemine kadar, yöneticiler, Milletlerin Yükseliş ve Düşüşünü ekonomiye bağlamadılar. Dolaysıyla ticaret ve ekonomi gelişmedi. Yeterli üretim olmadı.Artan giderler, Zaptedilen yerlerden alınan vergilerle karşılanıyordu. Vergiler yetmeyince fakirleşme ve gerileme başladı. Dış borçlar arttı, dışa bağımlılık başladı bağımsızlık azaldı. Yatırımve üretimin olmadığı yerde, refahınsöz konusu olamayacağını anlayamadılar.Bir lokma bir hırka savsatası da vatandaşı tembelliğe sürükledi. Maalesef halende devam ediyor.

Dünya’da milletlerin yükseliş ve düşüş nedeninin; ekonomik gelişme ile alakalı olduğu bilimsel ve tarihsel olarak ispat edildi. Bilim ve teknolojinin de ekonomik zenginlikle bire bir ilgili olduğu görüldü. Siyasetin bütün fertleri eşit olarak kapsamasının önemi, Türkiye’de anlaşılamadı. Dolaysıyla hızlı büyüme, kalkınma ve üretimin beklenilen seviyede olamadığı 2025 yılında net olarak ortaya çıktı. Türkiye’nin, hızla planlı ekonomik modele ve yatırımcıya eşit ve adaletli davranmaya geçmekten başka çaresinin olmadığı anlaşıldı.

Yatırım ve üretimin, tüketimden daha fazla olmasının da tek yolu, planlı ekonomidir. Devlet Planlama ve Türk Standartlar Enstitüsünün gerçekten kurum haline getirilmesidir. Yönetimine de ehliyet ve liyakat ehlinin gelmesi lazım. Başka bir öneri ise bu kurumların denetlenmesini de Kuzey Kore ve Japon firmalarına vermek en uygunu olur. Şart ise bu görevlilere İktidar asla baskı yapmayacak, rüşvet zinciri kurulmayacak. Ekonomi denildiğinde akla; Üretim, sanayi, ticaret, dağıtım ve ihracat gelecek. Gereksiz ve lüks ithalatta yasaklanacak.

Dünya’da ekonominin motoru, sanayı devrimi olmuştur. Sanayi devrimi yapan ülkeler, diğer ülkelerle arasındaki mesafeyi hızla açmıştır. Sanayi devriminde, ilk sırayı İngiltere, ikinci sırayı Amerika, ardından Almanya ve diğer ülkeler almıştır. Bu sıralama da Türkiye Cumhuriyeti iki ileri bir geri gitmekten vaz geçememiş, sanayi ve üretimi MİLLİ POLİTİKA haline getirip ilan ederek güçlü hale getirememiştir.

Üreticinin dayanağı olan, Ticaret ve Sanayi Odalarına ve Ticaret Borsalarına, siyasi gözle bakma bırakılmalı. Yetkileri kanunlarla daha genişletilerek bağımsız kurum haline getirilmeli vede yatırımcının sığınağı olmalıdır. Devletle birlikte çalışan kurumlar olarak görev yapması sağlanmalıdır. Yatırım ve üretim Devlet tekelinden çıkarıldığında hızla artacağı için ekonomi canlanır, refah artar.

HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —