Filozofa, ‘’Dünya’yı kim kurtarır diye sormuşlar. UTANANLAR demiş.’’ Bu cevaba elbette yürekten katılıyoruz. Bizde, Türkiye’yi kim kurtarır? Sorusuna YALAN ve İFTİRAY’ı ekleyerek katılıyoruz. İnsanın yaratılışından günümüze kadar geçen zaman içinde, UTANMA insanlığı kurtuluşa, yalan ve İftira felakete sürüklemiştir. Tarihimizde ve günümüzde utanmazlığa, yalan ve iftira da eklendiğinde toplum, karanlıktan ve kargaşadan kurtulamamıştır.
Utanmayı kaldıran, yalan ve iftirayı kurumlaştıran toplumlar felaketlerden kurtulamamıştır. Buna sayısız örnek vermek hiç de zor değil. En belirgin örneği Irak, Suriye ve Libya’dır. Bu ülkeler birliğini, dirliğini kaybetmiş neredeyse ekmeğe muhtaç olmuştur. Osmanlının son 300 yılı da ciddi örnek teşkil eder. Cumhuriyeti döneminde de halkımız ve yöneticilerimiz, utanmazlık, yalan ve iftiradan çok çekmiş halende çekmektedir. Utanmazlık, yalan ve iftira ciddi suç sayılır ve uygulanırsa, Türk toplumu rahatlar ve daha çok mutlu olur. En başta, Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşmacılar, söylediği yalanı ve iftiraysa suç sayılmalıdır ki ibret olsun.
Adı İslam ülkesi olan Türkiye, Mısır, İran, Pakistan ve benzeri ülkelerde maalesef utanma pek az insanda mevcut. Yalan ve iftira ise adeta kurumlaşmış vaziyette devam ediyor. İnsanlar, utanmadan yüzleri bile kızarmadan çok rahat yalan söyleyip, iftira edebiliyor. Toplumun ise sanki, kalbi donmuş, vicdanı kurumuş, beyni algılamadığı için tepki göstermiyor.
UTANMA: Onursuz sayılacak, ahlaka ve geleneğe uymayan veya uygunsuz algılanan bir davranış sergilemiş olmaktan doğan mahcubiyet veya küçük düşme duygusu. Ya da gülünç olacak bir duruma düşme nedeniyle bundan üzüntü duyma ve utanç duyma.
YALAN: Herhangi bir kişi, topluluk veya kurumu, yanıltmak amacı güdülerek yapılan rol veya doğru olmayan herhangi bir ifade. Aldatmak maksadıyla, gerçeğe aykırı olarak söylenen söz.
İFTİRA: Bir kimseye gerçek olmayan, olumsuz bir durumu, bir suçu amaçlı olarak, bilerek yükleme, kara çalma. Veya aslı olmayan bir konuda etrafa yalan yanlış bilgiler yayma.
Türk toplumu; utanmazlara, yalan söyleyenlere, iftira edenlere ama özellikle siyasetçiye, karşı çıkarak ders vermedikçe halkın üzerine güneş doğmayacaktır. Dürüst vatandaşla, dürüst siyasetçide ızdırap çekmeye devam edecek, yaptığı işten mutlu olamayacaktır.
Filozof diyor ki: ‘’…Yanlışı alkışlıyorsan, fikrin yoktur. Eğri ile doğruyu ayıramıyorsan, aklın yoktur. Yalana sahip çıkıyorsan, şerefin yoktur…’’ Sokrates: ‘’ Cahil insan kendine bile düşman iken, başkalarına dost olması nasıl beklenir?’’
Ömer Hayyam: ‘’ Ya sırtımıza alıp taşıyoruz ya ayağımızın altına alıp eziyoruz. Öğrenemedik bir türlü yan yana yürümeyi…’’ Cemal Süreyya: ‘’ Zeki insanları boş sözlerle kandıramazsınız. Onlar hayallere kapılıp havada uçmazlar, bahanelere inanmazlar, yalanlarınızı yutmazlar. Sadece zamanı gelene kadar susarlar…’’
HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.