“Evlilikler uzun yol yolcusu gibidir seferisi olmaz; sabır ister, edep ister, sadakat ister.” (İ. Baykan)
Günümüz Z kuşağına kadar; evlenmenin kabul görmüş bir usulü vardı. Bunun adı da görücü usulü evlilikti. Şimdi Z kuşağı başta ekonomik nedenler olmak üzere; tahammülsüzlük, umduğunu bulamamak ve maymun iştahlılık gibi faktörlerle ya evlenmiyorlar ya da evlilikleri çok sürmeyip boşanıyorlar.
İleri yaşta olan ve hiç evlenmemiş bir bayan avukat arkadaşıma; neden evlenmediğini sorduğumda bana verdiği kısa yanıt “Her hafta Üç çifti boşuyorum ben neden evleneyim ki” Şimdiki nesil kayıt altına girip peşin vergi ödemektense nikahsız birlikteliği tercih ediyorlar.
Buradan İki farklı tercih çıkıyor:
Nikahsız Birliktelik: Bu yöntem gençler tarafından günümüzde en çok tercih edilen yöntemdir. Bu durumdan tepki almak istemeyen kız çocukları anne ve babadan gizleyerek sürdürmektedirler. Baktılar olmuyor birini bırakıp birine gidebiliyorlar. Yani alan da satan da memnun.
Geleneksel Resmi Evlilik: Kızlarda Yirmi, erkeklerde yirmi beş yaş ideal evlenme yaşlarıdır. İklim çabuklaştırması, kırsal kesimlerdeki ekonomik ve geleneksel zorlamalar evlenme yaşını öne almaktadır. Ekonomik faktörler ve kariyer uğraşları da evlenme yaşını öteleyebilmektedir.
Büyük yaş farkı ile evlenmeler; hayranlıklardan da ileri gelmiş olsa; hatta arada çocuklar da olsa yıkılmaya mahkûmdurlar. Çünkü kıskançlık, genç taraf isteklerinin yerine gelemeyişi ve çevrenin kışkırtmaları sürekli bir rahatsızlık yaratmaktadır.
Geleneksel evlilikte; tanıdık çevreden ve ahlaklı bir aileden seçmek, maddi durum, meslek türü, öğrenim, görgü derecesi ve inanç gibi faktörlerin etken olduğu belirlenmiştir.
Yöntemi ne olursa olsun mutlu bir evlilik nasıl olur?
*Evlenme öncesinde gösterilen yakın ilginin ömür boyunca ve azaltılmadan sürdürülmesi,
*İyi, kötü, varlıklı, varlıksız, kederli ve neşeli günlerde birlikte olunması,
*Eşler birbirlerine karşı eşit haklara sahip olduklarını ve her iki taraf akrabalarına da eşit davranmak gerektiğini akıllarından hiç çıkarmamalıdırlar,
*Evde ve dışarıda kıyafetlerine, konuşmalarına, ve davranışlarına dikkat etmelidirler,
*Tartışmaları kısa kesmek, barışmak için eski kusurlardan çok geçmiş iyilikleri hatırlamak, aileleri tartışmaya katmamak gibi akıllı davranışlar da eşlere mutluluk getirir,
*Kolay bir evlilik yoktur ama hayatı birlikte kolaylaştıran eşler vardır.
Şu da bir gerçek ki; Türk kadını kocayı bulduktan sonra kendini dağıtıyor; Türk erkeği ise eski alışkanlıklarından bir türlü vazgeçemiyor.
Boşanma; her ne kadar evlilikte süregelen işkencenin son buldurulması olarak tanımlansa da şu Japon atasözü sanırım bu konuda söylenecek son söz olmalı:
İLK EŞİNİ TANRI,
İKİNCİ EŞİNİ ARKADAŞLARIN,
ÜÇÜNCÜ EŞİNİ DE ŞEYTAN GÖNDERİR.
Sevgi ve Saygılarımla