Rasim Gül

Tarih: 13.02.2025 05:53

EŞİTLİK!

Facebook Twitter Linked-in

Çağı yakalamak, eşitliği sağlamakla başlıyor. Bunun içinde daha çok çalışmak, bilim ve teknolojide ileri gitmek gerekiyor. Aynı zamanda kişi başına milli geliri 25-30 bin dolara çıkarmak ve eşit olarak dağıtmak olmazsa olmazlardandır. Milli gelir bölüşümünün de EŞİT olarak sağlanmasıyla oluyor. Birinin geliri aylık 20 bin lira, diğerinin ki 100-200 yüz bin lira olduğunda eşitlik asla bahsedilemez. Türkiye’de hakkaniyetli bölüşüm bugüne kadar hiçbir şekilde sağlanamamıştır. Eşitlik sağlanamadığı takdirde, milli birlikten bahsetmek ve halkın geleceğinden emin olmasını beklemek, inandırmak ve geleceğin garanti demek inandırıcı olamaz. 

21. Yüzyıl, uluslararasında ki dengeyi orantısız hale getirdi. Arayı daha da açmaya devam ediyor. İnternet ve sosyalleşme hızla artıyor. Birliğini ağlamış, bilim ve teknolojide ileri gitmiş toplumlarda bile sınıflar arası uçurum artıyor. Eşitsizlikten insanlık alemi çok çekti ama günümüzdeki kadar yıkıcı ve öldürücü hale gelmedi. Makam, çıkar, para, siyasi hırs ve kin insanları canavarlaştırmaya devam ediyor.

Çiftçilerde, topraklı, az topraklı, topraksız, modern ve ilkel aletlere sahip olanlar, tohumunu alanlar, alamayanlar olarak eşitsizlik her zaman vardı. Yaşama şartları, eğitim masrafları ve sabit giderlerin artmasıyla daha da arttı. Dolaysıyla az ve yetersiz toprağı olanlar, geçinemedikleri için hizmet ve sanayı sektörüne geçerek çiftçiliği ve hayvancılığı bıraktı. Üretim azaldı, EŞİTSİZLİK arttı.  

Sanayinin gelişmesi, patron- işçi kavgasını ortaya çıkardı. İşçinin hakkını koruyan yeterli kanun ve işçiden yana sendikalar yok. Genelde iktidarlar, patron korunduğu için EŞİTSİZLİK bütün sektörlerde arttı ve artmaya devam ediyor. İşçi sendikaları hiçbir zaman işçinin arkasında duramadı. İdare edilmeye alışık olan halk, idareye hiçbir zaman hesap soran vatandaş olamadı. Haklarını korumak için teşkilatlanamadı. Hatta EŞİTSİZLİĞ Tanrı buyruğu saydı. İslamiyet’i temsil edenlerde, din adına onaylamaktan geri kalmadı.

Eşitsizliğe karşı çıkan, hak- hukuk, özgürlük isteyen şair, yazar ne kadar sanat adamı varsa susturuluyor. Dolaysıyla halk iktidara itaat etmek zorunda kalıyor. Toplumda EŞİTLİK, kargaşa ve anarşiye yol açar düşüncesi hâkim. 20. Yüz yılın son yarısı ile 2i Yüzyılın ilk yarısına baktığımızda, Türkiye’de eşitsizliğin önemli miktarda arttığını görüyoruz. Önlem alınmadığında, enerjiye dönüşeceği ve günü geldiğinde patlayacağı kesin.

Kutsal değerler ile kültür ve gelenekler her geçen gün değer kaybediyor. Komşuda ne olmuş, ülke ve dünyada ne olmuş kimse ilgilenmiyor. İnsanlar ayakta kalmaya, aile fertlerinin geleceğinden başka bir şeye önem vermiyor. Türkiye’de gelişen bütün ideolojiler, halkı değil, siyaseten güçlenmeyi esas alıyor. Siyaseten güçlenenler, Devlet yönetimini ele geçirerek demokrasiyi değil devamlı kalmayı, despotluğu esas alıyor. Halkın eşitsizliği daha da artıyor. Adaletsiz elde edilen servet, kaybettiği şerefe değmediğinin farkında değiller.  

Zenginler, sermaye sahipleri, bürokrasinin en üst kademesine gelenler, siyasette görev alanlar; herkesten daha akıllı olduğunu sanıyorlar. Bildiğimiz kadarıyla bu doğru değil. Ucuz iş gücü ve ham madde sağlama, devletin ve hükümetin işi olmamalı. Devamında haksız kazanç sağlanacağı için var olan eşitliği daha da artırıyor.

Eşitlik sağlanmadıkça, medeniyetten, çağı yakalamaktan bahsetmek abesle iştigal ve birilerini kandırmaktan başka bir şey olamaz. Kaderde, kıvançta ve tasada birlik sağlanamayacağı için Milli Birlikten asla bahsedilemez. En büyük eşitsizlik milli gelirin dağılımında ortaya çıkmaktadır. Türkiye, gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa’da ilk sırada. Türkiye’nin en önemli sorunu ilk sıradan çıkmaktır. Vatan millet nutuklarıyla da ilk sıradan çıkılamaz. Bilim ve üretim olmadan, gelecek aydınlanamaz. Geçim ve seçim kıskacından ülke en kısa zamanda kurtulmalıdır.   

 HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —