Vefa; sadakat, bağlılık ve hatırlama duygusudur. Bir insan için kalpte sıcak bir iz, dostlukta sağlam bir bağ, ailede ise güvenin temel taşıdır. Ancak hayat, zaman zaman bu en kıymetli erdemin yokluğuyla yüzleşmeyi mecbur bırakır. Hele ki bu vefasızlık, insanın en yakını saydığı kişilerden gelirse; sadece üzmekle kalmaz, yıkar, darmadağın eder, içten içe çökertir.
Dosttan, kardeşten, aileden gelen vefasızlık başka hiçbir şeye benzemez. Çünkü onlara güvenmiş, kalbini açmış, Hasandağı gibi sırtını yaslamışsındır. Bu yüzden, onların ihaneti hançer gibi saplanır kalbe. Kur’an, bu duyguyu en güzel şekilde tarif eder:
“Size bir zarar dokunursa, bu onları üzer. Size bir iyilik dokunursa, bu da onları üzer; kötülüklerin size gelmesini isterler…”
(Âl-i İmrân Suresi, 120)
Bu ayet, yakın görünen ama içten içe kıskançlık ve fesatla dolu olan insanların karakterini gözler önüne serer. Onlar, başkasının iyiliğinden rahatsız olur, zarar görmesini ister. Böyle insanların vefasızlığı, yalnızca bir dost kaybı değil, ruhsal bir yıkım oluşturur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:
“İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmiş olmaz.”
(Tirmizî, Birr, 35)
Bu hadis, vefasızlığın sadece bir kişiye karşı değil, Allah’a karşı da bir nankörlük olduğunu ifade eder. Vefalı olmak; teşekkür etmeyi bilmek, yapılan iyiliği unutmamak, sadakati ilke edinmektir.
Hz. Ali (r.a.) de bu konuda şu derin sözleriyle mümini uyarır:
“İyiliği, layık olana yap; zira nanköre yapılan iyilik, kötülük olur.”
Bu söz, kişinin kalbini herkese açmaması gerektiğini, vefasızlığa karşı bir korunma bilinci geliştirmesi gerektiğini öğütler.
İnsan, incinse de incitmez. Vefasızlık görse de karakterinden taviz vermez. Lakin aynı hataya defalarca düşmek, kalbin değerini boş yere harcamaktır. İnsan, herkese açık bir kapı olmamalı; ama her zaman Allah’a bağlı, sabırlı ve asil kalmalıdır.
“Şüphesiz ki Allah, ahdine vefa gösterenleri sever.”
(Âl-i İmrân, 76)
Bu ayet, Allah’ın sadakati nasıl yücelttiğini açıkça ortaya koyar. Vefa, sadece bir insanlık erdemi değil; Allah’ın sevgisine ulaşma yoludur.
Vefasızlık, bir gönül yıkımıdır. Hele ki bu ihanet, en yakın bildiğimiz kişilerden gelirse; acısı tarifsiz, yıkımı derindir. Fakat bir mümin için her acı, Allah’a daha çok yönelme vesilesidir. Vefasızlar gelip geçicidir; ama Allah’ın sevgisi baki kalır.
Dünyada vefasızlığa uğramış olmak, ahirette karşılığını bulacak bir sınavdır. Sadakat, bir fazilettir; vefa ise Allah’a ve kullarına duyulan derin bir saygıdır. Her şeye rağmen vefalı kalmak, kulluğun şerefidir.