Türk ve İslam Devletlerinde, deve de kulak kadar düşünme ve akletme söz konusudur. Selçuklu ve Osmanlıda 1037 den 1923’e kadar geçen 886 yılın belki 150-200 yılında düşünme ve akletme hâkim olmuştur. İslam Âleminde ise Peygamber ve kısmen dört Halife devri ile Endülüs Emevi Devleti dönemleri hariç düşünme ve akletme devede kulak kadar bile yoktur. Bir zamanlar devlet ve halkın kâfir ilan ettiği Farabi, İbn-i Sina, İbn- Rüşt ve benzerleri yüzyıllar sonra bilim adamları olarak kabul ediliyor. Bu bilim adamlarının ne yazık ki cenazeleri bile kılınamadı. İşitmedikleri hakaret ve işkence kalmadı
Cumhuriyet’in kuruluşu ile düşünme, akletme ve bilime bütün kapılar açıldı. Bilim adamını yaftalamak son buldu. Felsefe, mantık, astronomi okutulmaya başlandı. Diğer bütün müspet bilimlere kapılar açıldı. Hatta Batı’dan bilim adamları getirildi. Atatürk sayesinde, siyaset ve particilik bilime ve bilim adamlarına musallat olmadı tam tersine, bilim sahasında çalışmalarına yardımcı oldu. Ne zaman particilik, bilim ve eğitime sokuldu ülkede her şey karıştı, bölünmeler başladı.
Felsefe: Bilgi ve gerçekliği anlama, açıklama ve yorumlama çabasıdır. Felsefenin ana konuları arasında varlık, bilgi, ahlak, adalet, güzellik, evren, bilinç ve insana ait sorular yer almaktadır. Mantık: Doğru, akla uygun düşünme yetisi ve yolu ile akıl yürütme, düşüncede doğruluk, düzgünlük ve tutarlılığı ele almaktadır. Gerçeklikten, doğruluktan, haktan, düşünme ve akletmeden uzaklaşan, dünyanın yaratılmasından bu yana ayakta onuruyla kalan bir toplum tarihlerde yer almıyor.
Astronomi: Gökbilim veya yıldız bilimleri anlamına gelen ve temel bilimlerin atasıdır. Evrende bulunan her çeşit maddelerin dağılımını, hareketini, kimyasal bileşimini, evrimini, fiziksel özelliklerini ve birbirleriyle olan etkileşimlerini inceleyen bilimdir. Bugün felsefe, mantık ve astronomi, ülkemizde, okullarımızda çok önemli ders olarak düşünülmüyor.
Üniversitelerimizdeki eğitim, Cumhuriyet döneninin lise seviyesine, lise eğitimi, ortaokul seviyesine indirgendi. Üniversitelerimizde pozitif bilim, laboratuvar ortamında ele alınmıyor. Matematik, fizik, kimya ve biyoloji gibi bilimler, dünya stantlarının çok altında kalıyor. Üniversiteye giden gençler, bilim adamı olmaktan ziyade, dolgun ücretle iş bulma için uğraşıyorlar. Hatta çoğunluğu Türkiye’den gitme çabasındalar. İdealsiz ve şuursuz yetişen gençlikten, vatan ve millet için, üstün hizmeti akıllı ve düşünen insanlar değil ancak aptallar bekler.
Cumhuriyetin 2. Yüzyılında eğitimin hiçte Dünya ile yarışacak seviyede olmadığı herkesin malumudur. Ülkemizde ilkokuldan, Fakülte son sınıfa kadar, Türk Kültürüne, bilime önem verme ve dünya ile yarışma ülküsü yoktur. Ulusal kültür ise telaffuz bile edilmiyor. Bu ülkenin gençliği, düşünmeyi ve akletmeyi nerede ne zaman öğrenecekler. Düşünülmüyor ve akıl kullanılmıyorsa, gençlik neyi tartışacak? Toplumda, şüphe ve müzakere etme, tartışma ve karşılaştırma yok. Boş ve keyfine bakan bir nesilden, ne yazık ki partiler, yöneticiler ve halkın büyük kısmı memnun görünüyor.
Ülkemizde, şahsın çıkarı ile toplumun çıkarının çatışmasında, şahsın çıkarı genelde galip geliyor. Toplumun çıkarını koruyacak, kurallar ve kurumlar gittikçe zayıflıyor. Şahsın çıkarı, toplumun çıkarını çiğnerse, kurallar ve kurumlar hiçe sayılırsa, milli birli ve mutluluk büyük yara alır, belki bir gün kaybolur.
Bir insanda, düşünme ve akletme zayıfsa veya gelişmemişse, toplumun çıkarını hiç düşünmez. Türkiye, yöneticileri için önemli olan, düşünmeyen ve akletmeyenlerin sayısının oldukça yüksek olmasıdır. Çünkü düşünmeyen ve akletmeyenden idarecilerden hesap sorma söz konusu olamaz. Ülke, halkının düşünmesi ve akletmesini sağlamak için ciddi plan yapması şart. Eğitimden, kültürden, bilimden ve dinden particiliğin çıkarılması, milli bir görev haline gelmiştir.
Düşünme ve akletme, Milli Birliği bozucu, bekayı tehlikeye sokan eylemlere müsaade etmediği sürece önemlidir. Aksi hal hiçbir değer ifade etmez. Ülkemizde, biz-siz, laik- antılaik, dindar, Türk-Kürt, Alevi- Sünni, sağcı- solcu ayırımı bitirilip, ehliyet ve liyakata önem verilmedikçe, kanunlar tarafsız uygulanmadıkça söylenen laflar boş ve gereksizdir.
Çalışan hata yapar, çalışmayan dedikodu yapar. Asil insan; idare eder, aciz insan şikâyet eder. Dürüst insan sabreder. Aksaray’da dürüst çalışanlara Allah yardım etsin.
HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.