Ülkede, ana rahmine düşmüş ceninden, en yaşlımıza kadar acılar çekilmektedir. Cenin acı çeker mi elbette çeker, anne üzüldüğünde, strese girdiğinde etkilenir. 100 yaşını geçmiş insanımız nasıl acı çeker, evladı iyal acı çektiği için acı çeker, bakanı olmadığı için acı çeker, milleti için acı çeker. Fukaralıktan, adaletsizlikten acı çeker.

Çekilen acıları azaltmak için ilk sırada AHLAK geliyor. Toplumda ahlakın yüzlerce tarifi var. İnsanlar kendine en uygununu seçiyor, daha açığı kullanabileceği ahlakı seçiyor. Şu an toplumumuzda yüzlerce ahlak tarifi dolaysıyla ahlak çeşidi bulunuyor. İşte durumun vahametide buradan çıkıyor. 

Esas ahlak, ‘’ÇEKİLEN ACILARI AZALTAN’’ ahlaktır. Hangi kaynaktan, hangi inançtan, hangi kültürden ahlakınız oluşuyorsa oluşsun, ‘’ÇEKİLEN ACILARA’’ aldırmıyorsanız, ahlaklı sayılamazsınız. Her türlü canlı, canı yandığı zaman acı çeker. Bu çekilen acıları görmezden geliyorsak, acilen bir psikiyatri uzmanına görünmemiz gerekiyor.

İnsanlar, cinayeti, hırsızlığı, haksızlığı, adaletsizliği ve tecavüzü halen devam ettirebiliyorlarsa, açtığı acıları ancak yüzeysel idrak edebilmektedir. Yürekleri sızlamıyor, empati yapmıyor demektir. İnsanlara ve bütün canlılara bilerek kasten acı çektirenler, hiçbir ahlakın ve inancın sahibi olduklarını iddia edemezler.

Bu günkü hayatta, her insan doğrudan veya dolaylı şekilde acı çekiyor. Acı çekmeyen bir tane insanın varlığına biz inanmıyoruz. Örnek televizyonlarda haberleri izleyenlerin günlük olaylar karşısında vicdanı sızlamayan ve acı çekmeyen bir tane insan var mıdır? Yoktur.

Başka bir açıdan bakarsak, sevgi ve dostluğun olmadığı toplumda yaşamda kim mutlu olabilir? Hiç kimse. BEN MERKEZLİ yaşayan toplumlar BEN yerine, BİZ demeyi ve dedirtmeyi başarırsa acıların azalmasına yardımcı olunuyor denilebilinir.

Ahlak, ‘’ Başkalarına, kendine davranılmasını istediğin gibi davran.’’ Kuralını şart koşuyor. Bu kuralı hiçbir insan aklından çıkarmamalıdır. Bu kural otomatikman çalışmıyorsa, o zaman devletin varlığı devreye girip yaptırım uygulamaktan asla çekinmemelidir. Aksi halde çekilen acılar katbekat artar. Çekilen acılara duyarsız kalan devlet yöneticileri de sorumludurlar.

İNCİTEN GÜN OLUR İNCİNİR kuralını da unutmamak gerekiyor. Dolaysıyla başkalarını inciten gün gelir beni de incitir insan olarak gerekeni yapmalıyım diyebiliyorsak, insan olmanın, ahlaklı olmanın şuuruna varmış ve acıları azaltmaya yardımcı oluyoruz demektir.

İnsanlar, zihinlerini açgözlülük, kıskançlıkla ve KİNLE doldurmadan, hırsızlık, arsızlık, haksızlık, ADALETSİZLİK ve yolsuzluk yapmazlar, yapamazlar. İnsanı taştan taşa vuran öfke, nefret ve çekememezlik ve cahilliktir.

Açgözlülüğe, kıskançlığa, hırsızlığa, arsızlığa, haksızlığa ve özellikle adaletsizliğe devlet gerekli yaptırım yetkisini kullanarak mani olmalıdır ki acı çekilmesi önlensin. Şayet acı çektiren unsurlardan bir tanesine bile devlet müsamaha ediyorsa, o konuda devlet yok sayılır.

İnancı ve ahlakı, insanların öfkesini ve nefretini kabartmak için kullanmamak gerekir. Aksi halde acıların doğmasına yol açılır. Ne yazikki bugün ülkemizde, inanç ve ahlak acıların artması yönünde kullanılmaktadır. İbadethaneler, okullar ve benzerleri şiddete, çatışmaya, nefrete ve öfkeye yol açıyorsa, bu yerlere ne ihtiyacı olur insanlığın?

Millet var olsun, devlet güçlensin, bayrak dalgalansın, bizlerde devletsiz, bayraksız kalmayalım, güçlü bir millet olalım diyenler çekilen acılara duyarsız kalmamalıdırlar. Bir vatanseverin yaptığı yiğitlikten anlatmak istediğim bir hikâye:
Rüzgâr, Su, Ahlak ve arkadaş olmuşlar. Gezmişler, eğlenmişler çeşitli oyunlar oynamışlar ve sonun da Rüzgâr, saklambaç oynamayı önermiş, Su kabul etmiş, Ahlak itiraz etmiş. Bu oyunu oynamayalım diye. Rüzgâr ve Su o kadar ısrar etmişler ki Ahlak kabul etmek zorunda kalmış.

‘’Rüzgâr saklanmış, Su ve Ahlak aramışlar, taramışlar bulmuşlar yüksek dağlar tepesinde, Su saklanmış aramışlar, taramışlar bulmuşlar derin vadiler arasında, Ahlak saklanmış, Rüzgâr ile Su aramışlar, taramışlar bir türlü bulamamışlar.’’ Ahlak her şeyin motorudur, yitirmemek lazım.

Aksaray halkı olarak, KORONA’ dan korunmak için gereken titizliği göstermediğimiz için EN RİSKLİ İLLER arasına girdik. İnsanımız ölüyor, esnafımız iş yapamıyor, okullarımız açılmıyorsa, bunlar birbirimize acı çektirmek değil de nedir? Demek ki acı çekmeyenimiz yok.
                                                                                               Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.


4.03.2021 06:33:00

Rasim Gül

ÇEKİLEN ACILARI, AZALTMAK

ÇEKİLEN ACILARI, AZALTMAK