Erdogan Kaya

Tarih: 29.04.2015 15:51

Bazen doğruları göreceksin

Facebook Twitter Linked-in

     Aşırı tarafgirlik çoğu zaman insanın gözünü kör ediyor. Dolayısı ile de birçok doğruları göremiyorsun. Halbu ki insan doğruları da görebilmeli, eğrileri de görebilmeli. Bu siyasetçilerimizde ve siyasi tarafgirlikte bir saplantı oluyor. Bazen insanların ayaklarının altına altın döşeseniz, adam görmek ve inanmak istemiyorsa ona göre altın bakır olabiliyor. İnsan neyi nasıl görmek istiyorsa onu öyle görebiliyor, o konuda da direniyor.

       Bizi gençlik yıllarımızda bizi yönlendiren insanlar dini konuda yetiştirdikleri kadar da partici yetiştiriyorlardı. Bir Müslüman sarhoş birinin arkasına takılıp onu evliya gibi görebiliyor. İnşallah yüce Rabbim bizi yirmi beş yıl önceki halimizdeki düşüncemizden affetsin.

       İslam’ın en büyük panzehiri benim diyen bir masonu yıllarca nurlu diye insanlara lanse ettik. Ne idi bu kadar körlük, işte bu aşırı tarafgirliktir. İnsanları yalan dolanla avutuyor ve münafık kılığına giriyorsa bir Müslüman görebilmeli. Bunu gördüğümüzde karşı çıktığımızda gazetenin önüne konulmuştuk. Yüce rabbim onları da ayıktırsın, insan bazen içmeden sarhoş oluyor. Yaşam ve yetişme tarzına uymayan insanları tarafgirlik uğruna inatla destekliyor ve tarafgirliğe devam ediyor.

       35 yıl önce Adalet partisi ilçe teşkilatındayım, Rahmetli Avni Kavurmacı oğlu o dönem AP milletvekili. En büyük yarış o zaman MSP ile yapılıyor, Milli Selamet Partisi ülkeye fabrikalar ve dini söylemlerle insanlardan oy isterken Demirel’in bir dindar olmadığı anlatılıyor. Eskil o zaman kasaba idi, Eskilden bir vatandaş gelmiş Avni Beye, “ Sayın vekilim MSP biz dinsizlikle suçluyor gelin bunlara bir şey anlatın. Yoksa bizi masonlara oy veriyorsunuz diye dışarı çıkarmıyorlar” dedi. Avni Bey sessiz kaldı ve baktım cevap yok, ben hemen devreye girip, “ camiye imam mı seçiyoruz memlekete idarecimi” dedim.

       Avni Bey altın bulmuş gibi, “ bak duydun mu Erdoğan ne diyor” dedi. Benim cevabım ona altın bulmuşa döndü, hâlbuki bir müslümanın memleketi idare etmesi kadar doğal bir şey var mı? Sanki müslümanın memleket idaresine talip olma hakkı yokmuş gibi bir durumu destekliyorduk. Nedeni ise aşırı tarafgirlik ve particiliğimizden kaynaklanıyordu.

       Bir insan eğer AK Partiyi düşüncelerine tercüman olduğu için destekliyor da, bir gün düşüncelerine ters düştü ise desteklememeye bilmeli. Siyaset din değil, amel değil, itikat değil, düşüncelerine ve inancına hizmet yoludur. O yönde kullanabiliyor insanların huzur ve refah içinde yaşamasını sağlayabiliyorsan bundan güzel bir şey yoktur.

       Geçen bir ara birkaç arkadaşla konuşuyoruz, arkadaşın birisi Ak Parti’nin Aksaray’a ne yaptığını sorgulayarak. Mahmut Öztürk’ün Polis okulunu misal verdi. O gün Milletvekili İlknur hanımın yeni yapılacak hastane ile ilgili ihalenin yapılacağı açıklaması içinde Aksaray’a yapılan hizmetler vardı gazete elimde idi bunu gösterdim. İnanın ne var bunlarda diye tepki göstermesine çok şaşırdım ve kendimin eski halini hatırladım.

      Bende canım sıkıldı ve şu otoyollara, Organize sanayine, sağlıktaki gelişmeye, köylerin şehir haline dönüşüne, işsizliğin minimuma düşmesi, ilçelere yeni barajlar, yeni kapalı spor salonlarının yapımı, kentsel dönüşüm ve yeni sanayi, toki ile insanların yeni evlere kavuşması, kapalı yüzme havuzu, hükümet ve adliye binasını tamamlanması, kalkınmada altıncı iller arasına girmemiz, en önemlisi üniversitemizin açılması ve hızla gelişmesi yeni okullar ve yurtların açılması derken Aksaray çevre illere göre hızla gelişen bir il dedim.

       Bunu söyleyince sesini çıkarmadı arkadaş, sonra haklısın dedi.  Üniversitenin bir ünitesinin Polis okuluna eş değer olduğunu görmemek kadar yanlış olamaz. Bunu derken polis okuluna sebep olan Öztürkü göz ardımı edeceğiz elbette minnetle yad edeceğiz. Onu minnetle yad ettiğimiz gibi diğer hizmetlere vesile olanları da minnetle anmalıyız. Bunca hizmetleri iktidarın genel politikası gibi görmek çok yanlış, vekillerde o iktidarın bir parçasıdır, bunu unutmamak lazım.

       Bir zamanlar rahmetli Özal ile Necdet Calp 80 ihtilalinden sonra kurdukları partinin propagandası için karşılıklı olarak televizyonda tartışmada Özal, “Boğaz köprüsünü satacağım” derken Calp “sattırmam” diye kavga etmişlerdi. Bu kavga hala belli yaşlardaki insanların hafızasında duruyor. Tarafgirlik ve insana şirin görünme seçmende pirim yapmıyor. Rahmetli Özal çok büyük oyla tek başına iktidar olmuştu. Köprüyü sattırmamakta direnen liderde muhalefet olmuştu.

     Taraf olmadan olaylara bakarsanız inanın doğruları daha net görebiliyorsunuz. Tuttuğunuz partinin, tutmadığınız partinin yanlışını görebilmek çok önemli. Körü körüne benim partim diye yanlışlara da taraf olmak gözü körlüktür. Tıpkı bizim partinin sarhoşu, esrarcısı da mükemmel misali. Bizden olsun nasıl olursa olsun demek gibi.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —