Doç.Dr.İbrahim Baykan

Tarih: 10.05.2025 09:24

ANNEM TERZİ DİLBER

Facebook Twitter Linked-in

“Bu anımı başta rahmetli annem olmak üzere tüm annelerimize; anneler gününde armağan ediyorum.”

Annem; Aksaray’ın yerli ve köklü YÜCEDAĞ ailesinin Yedi kardeşten biri olarak; Ermeni vatandaşların yoğun ikamet ettiği mahallede dünyaya geldi.  

Kız çocuklarının okuldan uzak tutulduğu ve ekonomik koşulların da elvermediği O yıllarda annem Dokuz yaşına kadar okul görmedi. Mahallelerinde ikamet eden bir İlk Okul öğretmeninin dikkatini çekti ve öğretmen; ailesinden okutulmasını istedi. Aile bunun kendileri için çok zor olacağını zaten zar zor geçinebildiklerini söyledi. Ayrıca diğer okul çağında olan Üç kardeşin masraflarını da zor karşılıyorlardı.

Ailenin ekonomik durumunu gayet iyi bilen öğretmen aileye kendi sınıfına alacağını ve aileye hiçbir maddi külfet getirmeyeceğinin garantisini vererek annem okula kaydedildi.

Babanın ölümü ve öğretmeninin başka bir Kasabaya tayini nedeniyle İlk Okul Üçüncü sınıftan sonra okulundan ayrılmak zorunda kaldı. Anneannem meslek öğrenme amaçlı mahallelerindeki yetenekli Ermeni asıllı terzilerden Pırlanta adlı terziye gönderdi. Kısa zamanda mesleği öğrendi ve ustası ile birlikte yoğun bir şekilde çalışarak aile bütçesine katkıda bulundu.

Diğer iki ağabeyi Ortaokul tahsillerinden sonra maddi olanaksızlıklar nedeniyle liseye devam edemeyip kısa yoldan çalışma hayatına başladılar. Diğer kız kardeşler de evlilikler yapıp yuvadan ayrıldılar.  

Annem de Aksaray’ın yerli ailelerinden; babam Hasan Baykan ile evlendirildi. Babam resmi kurumların mevsimlik işlerinde “Mevsimlik İşçi” statüsünde yaz aylarında 4 ay çalışır kış aylarında çıkışı verilirdi.

Babam çok sakin, saf ve temiz bir insandı. Boş kaldığı kış aylarında hangi işe girse ya hakkını vermezler ya da işinde gözü olanlar ayağını kaydırıp kendileri girerdi.  

Bu zor durumu hisseden annem mesleğinin ustalık aşamasına gelmesiyle terzilik mesleğini evinde kendi başına yapmaya karar verdi.  

Yıl 1953 Şubat ben dünyaya geldim. Oturduğumuz kiralık evlerin rutubetli, eski ve sağlıksız olması nedeniyle çok sık hastalanıyorduk. Annemin evde kendi işini kurması bile sağlıklı bir eve geçmeye yetmiyordu.  

Ayrıca babamın da kış aylarında işsiz olması sıkıntıları daha da arttırıyordu. Bu arada ben de İlkokula başladım ve masraflar daha da artı.  

Bu arada kız kardeşim Ülkü dünyaya geldi. Yokluklarımız daha da artması nedeniyle kız kardeşim Ülkü sağlıklı beslenemedi. Bir gün aniden kusma ile bayıldı hemen annemle doktora götürdük doktor muayene etti ve anneme: “Bacım sen bu bebeğe ne yedirdin.” dedi. Annem: “Valla doktor bey sütüm kesilmişti unla mama yaptım onu verdim” dedi. Doktor: “Yapacağım bir şey yok bağırsakları tıkanmış götürün evinize.” Dedi.  

O yılların Tıp olanakları; herhalde doktora bunu söyletti. Annemle ağlayarak doktorun odasından ayrıldık ve kardeşim yolda can verdi. Annem gece gündüz daha çok mesai harcayarak birikim yaptı. Ben de yaz ve ara tatillerde ayakkabı boyacılığı yaparak en azından okul masraflarımı çıkardım. Çok kazandığım günler aile bütçesine de katkıda bulundum.

Davut dayımın sağladığı maddi katkılarla belediyenin dar gelirli ailelere karşılıksız dağıttığı arsamız üzerine evimizin temelini attık. O yıllarda düşük maliyette olduğu için evler kerpiçten yapılırdı. Biz de arsamızın toprağından kerpiç üretip mahalli ustalara amelelik yaparak; İki artı Bir evimizi yaptık.  

Evimizde tek sorunumuz damımız; yağmur ve kar erimelerinde hep akardı. Bu yüzden yağmuru sevmem. Eski ustalar evin duvarlarını örerken hep eşit yükseklikte örüyorlar ve ortaya yatay bir dam çıkıyordu. Elleri kırılasılar insan bir tarafa bir kerpiç eksik koyarak eğim vermez mi?  

İstisnasız tüm bu yapılar böyleydi ve sular ortada adeta bir göl halini alırdı ve içeriye damlalar halinde boşalırdı. Damlaların altına evde ne kadar tas, tabak ve tencere varsa koyardık. Dolanlar dışarı boşaltılır ve yeniden yerlerine koyardık. Uyumazken pek sorun olmazdı ama uykunun en ağır anında gece yarısı yağan yağmurun neden olduğu damlalar bizleri yatağımızda ıslatırdı.  

Annem bu mahallemizde mesleğini icra etti. Mahallemizin pek çok genç kızına dikiş öğretti ve bunlara meslek edindirdi. Bunların içerisinde kumaşın tersini düzünü bile bilemeyenler vardı. Bunun yanında Ermeni ustasından aldığı görgü kurallarını da onlara öğretti. Evlenen genç kızlara nişan-düğün elbisesi dikti.

Ben O dönemi çok iyi hatırlıyorum ve yakın tanığıyım. Bu terzilik mesleğinde annemin emekleri çok istismar edildi. Dikişini diktiği müşterilerinden pek çoğu para yerine bahçelerinden domates, fasulye, salatalık getirirdi. Annem: “Bacım bunlardan benim bahçemde de var bana para lazım” dese de sonuç değişmezdi.

Kimi bayanlar sutyen kullanmadığı için dikilen elbise üzerinde kendini göstermezdi ve eline sağlık yerine: “Abla kocam bunu beğenmedi; bana giydirmiyor” derlerdi.” Ücret ödememek için de iyi bir bahaneydi.

Annem de: “Bacım O kocana söyle de sana önce bir sutyen alsın” derdi.

Kimileri de diktirdiği elbiseyi götürür, parasını getirmezdi. Hiç unutmuyorum bir gün annemle pazarda alışverişteyiz genç bir bayan geldi anneme sarıldı: “Dilber abla tanıdın mı beni hakkını helal et ben sana dikiş ücretini verememiştim şimdi Almanya’dan izinli geldik al bu senin hakkın” dedi.

Annem tüm bu ve benzeri müşteri ilişkileri dayanılmaz bir hal alınca cahil ve kaprisli müşterilere elbise dikmek yerine mesleğini konfeksiyona yöneltti. İlçemizde emekli milletvekilimiz Sn; Mustafa Serdengeçti vekilimizin dedesinin sahibi olduğu bir konfeksiyon mağazasına seri halde hazır erkek gömleği dikti.  

Ben de gömleklerin düğmelerini dikerek anneme yardımcı olurdum. Seri olduğu için iyi paralar kazandık böylece zavallı annem müşteri kaprisinden de kurtulmuş oldu. Ümran ve Nuray adlı iki kız kardeşim daha oldu. Babam bu arada bir kamu kurumuna kadrolu işçi olarak işe başladı.

Kız kardeşlerim ilkokuldan sonra devam etmeyip anne mesleğini tercih ederek güzel ve paralar kazanmaya başladılar. Ben Hacettepe Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünü kazandım. Üç yerden aldığım burs ve yaz tatillerinde fabrikalarda çalışarak eğitim masraflarımı karşıladım.  

Mezun olduğumda 5 yıl özel sektörde yöneticilik yaptım. Bir gün üniversiteden değerli bir hocam fabrikaya ziyaretime geldi. Beni takip etmiş olmalı ki; İbrahim artık yeter senin bundan sonraki yerin okulumuz dedi ve beni asistan olarak aldı ve hemen derse soktu. Ben de özel sektör bilgilerimle çok yararlı oldum.  

Yüksek lisans ve Doktora çalışmalarımı tamamladım. Çok sayıda ulusal ve uluslararası makalelerim var. Endüstride büyük firmaların pek çoğuna danışmanlık ve fizibilite raporları yaptım.  

Ben ve ailemin zor günleri geride kaldı derken; annem tüm bu çektiği çilelerin etkisi olmalı ki; beyin kanserine yakalandı. Eksik olmasın personeli olduğum Hacettepe Hastanesi Tıp Fakültesi Nöroloji doktorları ellerinden geleni fazlasıyla yaptılar. Ben de derslerim dışında hep yanında oldum. Maalesef annemizi kaybettik.  

Rahmetli anneciğim hayatı boyunca her zaman “Allah’ım Bana Evlat Acısı Gösterme” derdi. Bu dileği de kabul oldu. Maalesef annemin ölümünden Beş yıl sonra; kardeşim Ümran, Eniştem Bekir, Yeğenim Serkan ve Babamı aynı arabada elem bir trafik kazasında kaybettik.

Annemin Dört duasının Allah katında kabul gördüğünü ve gerçekleştiğinin yakın tanığıyım:
 

“ALLAH’IM BANA EVLAT ACISI GÖSTERME”

“ALLAH’IM SAĞLIKLI BİR EVİM OLSUN DA TEK GÖZ OLSUN”

“BANA HİTABEN; ALLAH ZİHİN AÇIKLIĞI VERSİN OĞLUM”

“HADİ OĞLUM ALLAH İŞİNİ RAST GETİRSİN”

Sevgi ve Saygılarımla
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —