Babasının 10.çocuğu ve 6. kızı olup 2 Kasım 1887 yılında İstanbul’da Yıldız Sarayı’nda doğdu. Annesi Dördüncü Kadın Efendi Müşfika Hanımefendi'dir. 27 Nisan 1909’da II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi üzerine, babası ve ailesiyle birlikte bir süre Selânik’te Alâtini Köşkü’nde gözetim hayatı yaşadı. 1910’da Beyrut eşrafından Fahri Beyzade ve sonradan Suriye Devlet Başkanlığı yapmış olan Ahmet Nami Bey’le evlenmiştir. 1921’de kendisinden ayrılarak vükeladan Hassa Müşiri Rauf Paşazade Kaymakam Mehmet Ali Bey’le evlenmiş, onunla beraber Fransa’ya gitmiş ve 1937’de dul kalmıştır. Prens Ahmet Nami Bey ile evliliğinden Ömer Nami ve Osman Nami, Mehmet Ali Rauf Bey ile ikinci evliliğinden Abdülhamid Rauf adlı oğulları oldu.

1924’te hanedan üyeleriyle birlikte yurt dışına çıkarıldı. 28 yıl Paris'te yaşadıktan sonra 1952’de hanedanın kadın mensupları için çıkarılan afla İstanbul'a döndü. 1960’ta yayımladığı Babam Sultan Abdülhamid adlı anıları, Abdülhamit'in kişiliği ve aile yaşamına ilişkin en önemli kaynaklardan biridir. Bu kitap, 1984'te Selçuk Yayınları tarafından tekrar ve resimli olarak basılmıştır. 1961’de İstanbul’da vefat etmiştir.

Ayşe Sultan'ın büyük oğlu Ömer Nami Osmanoğlu 1911'de doğdu, Paris'te hukuk tahsil etti. Beyrut'a yerleşti. Sadrazam Kâmil Paşa'nın torunu Saadet Hanım'la evlendi. Bu evlilikten Ayşe Rabia adlı bir kızı oldu. 1977'de İstanbul'a döndü ve burada vefat etti.

Ayşe Sultan'ın ikinci oğlu Osman Nami Osmanoğlu 1918'de İsviçre'de doğdu. Paris'te makine-radyografi mühendisliği okudu. Uzun süre Lübnan ve Tunus'ta yaşadıktan sonra 1975'te yurda döndü. İlk eşi Adile Hanım'dan üç kızı vardır kızları Mediha Şükriye, Fethiye Nimet ve Ayşe Adile'dir. Alman olan ikinci eşinden de iki kızı vardır bunlarda Gülnur Dorothe ve Erman Kunter ile evli olan Ayten Sofya’dır. Torunu oyuncu Refiha Roksan Osmanoğlu'dur. 15 Temmuz 2010 tarihinde İstanbul’da vefat etti.

Ayşe Sultan'ın üçüncü oğlu Abdülhamid Rauf Osmanoğlu 1922'de İstanbul'da doğdu. Paris'te annesiyle yaşadı.

Ayşe Sultan İstanbul’a dönmüş ve Osmanoğlu soyadını almıştır. 11 Ağustos 1960 günü İstanbul Yıldız’da Serence Bey Yokuşu numara 53’te vefat etmiş ve Beşiktaş Yahya Efendi kabristanına defnolunmuştur.

Vatanımızda yabancı olduk…

1961'de annesi Müşfika Hanım ile paylaştığı konakta hayatını kaybeden Ayşe Sultan, II. Abdülhamid'in kızıydı. Ayşe Sultan, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemine bire bir şahit olmuş. Ayşe Sultan'ın Yıldız Sarayı'nda başlayan hayatı, babası Sultan Abdülhamid tahttan indirilmesiyle, Selanik Alâtini Köşkü'ne uzanan bir sürgün hayatına dönmüş. Dokuz ay ailesiyle Selanik'te kalan genç sultan evlenmek üzere İstanbul'a döner. İmparatorluk son dönemlerini yaşamaktadır, çalkantılı günler birbirini kovalar. I. Dünya Savaşı çıkınca yeni yönetim Sultan Abdülhamid ve beraberindekilerin İstanbul'a dönmesini daha uygun bulur. Bu arada tüm dünya ile birlikte Osmanlı da sallanmaktadır, bu süreç Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna kadar böyle devam eder. Bu kez tüm Osmanlı hanedanı sürgüne gönderilir; her bir ferdi dünyanın bir başka köşesine dağılır. Çıkan aflarla bir kısmı geri döner. Ayşe Sultan 1953'te, oğlu Nami Bey ve ailesi ise 1974'te yerleşir Türkiye'ye. Ailesi geri döndüğünde Ayşe Hanım çoktan hakkın rahmetine kavuşmuştur. Çok iyi bir eğitim alan Ayşe Sultan babasına dair

tüm bildiklerini, unutulmasın diye kaleme aldı ve babam Sultan Abdülhamid adıyla 1960'ta yayımladı. Şimdi ise kitap Timaş tarafından yenilenerek tekrar basıldı.

Osmanlıya Sahip Çıkılmadığı İçin Küskün…

Sultan II. Abdülhamid'in soyundan gelen Ayşe Adile Nami Osmanoğlu Tars, Tunus'ta doğdu. Fransa'da okudu, 1974 yılında Türkiye'ye döndü. İki çocuğuyla ayakta durmaya çalışırken Tarsuslu çiftlik sahibi Ali Refik Tars ile evlendi. Şimdi orada çiftçilik yapıyor. Ailesiyle yarattığı küçük dünyasında mutlu ama Osmanlı'ya sahip çıkılmadığı için küskün

Kendisiyle yapılan bir röportajdan alınan şu cümleler kırgınlığını bir nebze anlatıyor bizlere:

Kendisine “Sultan II. Abdülhamid’in mührü Paris’teydi. Yıllar önce, o mührün İstanbul’a, Topkapı Sarayı Müzesi’ne getirilmesi için çok uğraşmıştınız” diyen muhabire şöyle cevap veriyor:

Başka ülkeler Osmanlı’yı çok önemsiyor. Ama kendi ülkem bana değer vermedikten sonra bunun ne anlamı var ki! Osmanlı olarak iki-üç kişiden bahsediliyor. Oysa birçok Osmanlı var. Bana ve Osmanlı değerlerine önem verilmedi Türkiye’de. Niye getirildik o zaman buraya? Niye Türk pasaportu aldık? Allah’tan kardeşlerim yurt dışında yaşıyor. Evli olmasam ben de kalmazdım bu ülkede. Türkiye vatandaşı olmaktan da çıkardım.

Yine devamında sorulan “ Osmanlı ile ilgili yapılan filmler, yazılan kitaplar öncesinde sizden fikir alınıyor mu?” sorusuna verdiği cevap da sanırım kırgınlığını iyiden iyiye belli ediyor:

“En doğrusunu anlatacak kişi bizlerken kimse bir şey sormuyor. Mesela Ekmelettin İhsanoğlu kitabında soyumuzun sona erdiğini yazdı. Hangi soy tükenmiş? Kim soyunun yok sayılmasını ister? Hiçbir zaman unvan peşinde olmadım. Ama ortada 700 yıllık bir aile var ve bu inkâr edilemez.”

Umarız ki artık onlara sahip çıkılır ve kırgınlıkları, küskünlükleri telafi edilir. Zira ecdadımızdan bize kalan yadigâr onlar…

Hasretle Yazılmış Bir Yadigâr

“Gözlerimi hayata açtığım günden bu ana kadar tatlı ve mesut günler de yaşadım, acı ve elemli zamanlar da geçirdim. Her insan gibi saadetle felaketi yapan ve talih denilen takdire inanıyorum. Hakiki bir Türk terbiyesi ve sağlam dini itikat ile büyüdüm. Türkoğlu Türk Osman Gazi neslinden geldiğimi hiçbir zaman unutmadım ve büyük ecdadımın memlekete, millete yaptığı hizmetlerden doğan iftiharı daima kalbimde taşıdım.

Otuz seneye yakın aziz vatanın hasreti acısıyla Fransa’da meyus bir hayat geçirdikten sonra sevgili memleketime kavuşmuş olmaktan dolayı kendimi ne kadar bahtiyar saydığımı yazıp tarif etmekten acizim. Bu büyük sevince bugünkü Demokrat hükümetimizin adalet ve şefkatiyle nail olduğumuz için şükranlarımı arz etmeyi bir vecibe sayıyorum.

Hatıralarımı yazmaktan maksadım sevgili milletime bir küçük yadigâr bırakmak, sarayda geçen masumane hayatı hikâye etmek ve tarihimizin son devirlerinde yaşadığım ve şahit olduğum vukuatı bildirmekle ufak bir hizmette bulunma arzusudur.

Bu hatıralarımın tarihe de bir hizmet olacağını söyleyen aziz ahbaplarımın verdikleri kuvvet ve arzu üzerine hatıralarımı, gördüklerimi, bildiklerimi ve işittiklerimi yazmaya karar verdim. Son nefesime kadar milletimin, vatanımın ebediliğine dua etmek en büyük ve en mukaddes borcumdur.

Allah Türk milletini daima korusun ve payidar etsin…”

Ayşe Osmanoğlu’nun hatıralarını yayımlanmak üzere Hayat Mecmuasına verdiği zaman yazdığı giriş yazısıdır.

KAYNAKLAR 1- "Ayşe Sultan (Osmanoğlu)". istanbulkadinmuzesi. org.

2-Sultan İkinci Abdülhamit Hanın Aile Hayatı, Ömer Faruk YILMAZ, Çamlıca Yayınevi, İstanbul


Hamza Usluer
6.04.2021 10:35:52
Çok güzel olmuş.

30.03.2021 15:09:00

Asude Usluer Uğurlu

ABDÜLHAMİT HANIN YADİGÂRI: AYŞE OSMANOĞLU

ABDÜLHAMİT HANIN YADİGÂRI: AYŞE OSMANOĞLU