Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, ‘’Kimsenin kuyruğuna yapışıp kalma; sen, sen ol, kim olduğunu bil, kendin bulacağın doğru yolda yürü.’’ diyor. Yürüdüğümüz yollara baktığımızda toplum ve devlet olarak, 1037’de kurulan Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklusu ve Osmanlı dâhil 1700’lere kadar 600-700 yıl devlet ve millet olarak hiç kimsenin kuyruğuna yapışılmamış.

1700-1800 lerden itibaren Doğulu ve Batılı olma sevdası başlamış. Devleti yönetenler arasında açık ve gizli çekişme, diğer devletlere zaaf devleti zayıflatmış, milleti de bölmüş. Birilerinin kuyruğu olmadan yürünemeyeceği kabul edilmiş.En sonunda 1914’de, 2. Dünya harbinde Almanya’nın kuyruğunda yer alınmış ve İmparatorluk kaybedilmiş. Ne yazikki 2022’de bile devlet politikası olarak kuyruk olup olmamada net bir yol çizilememiştir.

200 yıldır, Doğu-batı kavgası bir türlü bitirilememiştir. Doğu-Batı yerine;bilim ve kendi özüne dönme kavgası devlet politikası olarak yürütülseydi çoktan süper güç olunurdu. Milli Birlikte en mükemmel şekilde tesis edilmiş olurdu. Dolaysıyla devlet ve toplum karmaşık ve puslu yolda gitmezdi.

Osmanlının iki yüz yılı, Cumhuriyetin, Atatürk dönemi hariç bütün yılları Doğu-Batı, Amerika, Rusya, İngiltere ve Çin’den hangisinin kuyruğuna takılınacağı konusundaçalışma-çekişme ve iddialarla geçirilmiş. Aynı çekişme ve iddialar halka yansıtılmış, halk siyasetçi ve çıkarcı yapılarakkuyruk olması sağlanmıştır. Günümüzde hiçbir işe yaramayan veya kolayca para kazanmak ve makam elde etmek için milyonlar partilerde, STK larda, cemaat ve tarikatlarda kuyruk olma yarışına girmiştir.

İşin tuhafı ve mantıksızı dünya bilime giderken Türk halkının,akıl,bilim vedüşüncedenve teknolojiyi esas almadan,siyasi çatışma-çekişmenin içine çekilmesidir. İşi ve sanatıyla uğraşması gereken halk toptan siyasetle uğraşmak zorunda bırakıldığı için bütün işler ve üretim aksamaktadır. Körler- sağırlar birbirini; ağırlar deyimine uygun olarakgüç sahipleri taraftarlarının bütün günahlarını sevap, karşı tarafın bütün sevaplarını günah olarak görerek, Devlete Güveni sarsmaktadırlar.

Türkiye’de yaşayanların büyük kısmı, zarar görmemek ve geleceğini güven altına almak için günün siyasi modasına uyarak bir tarafın kuyruğuna yapışıp yoluna devam etme düşüncesiyle hareket ediyor. Akıl, bilim, düşünme ve ahlak üzerinden hareket etme özgürlüğü fertlerin elinden alınmış durumda. Bu yolun doğru olduğuna kimsenin inandığını sanmıyorum.

Devletler ve İmparatorluklar kuran Türk Halkı, baskıdan bir kurtulsa, birliğini tesis etse, nereden gelip nereye gittiğini, kim olduğunu ve gideceği doğru yolu bulacak ve özüne dönecek. Ne yazikki yöneticiler, bütün konularda öyle bir gürültü ve patırtı çıkarıyorlar ki ortalık toz duman olduğundan, insanların aklını ve vicdanını kullanmasına mani oluyorlar.

Türkiye’de halkı kamplaştırdıktan sonra, gençlik harflerle adlandırıp, yönlendirmeye çalışılıyor. Yüzyıllardır halk bir mal-meta gibi kullanıldı. Halkta barış ve birlik bozuldu. Yöneticilerin, harflerle adlandırdığı gençliğe en büyük iyiliği onların üzerinden elini çekmesidir. Kamplaştırmaktan vaz geçmesidir.Onlar Türkiye ve Dünya’yı, akıl ve bilgileriyle anlıyorlar, geleceklerini ve halkın geleceğini kurtaracaklardır. Çünkü onlar saplantılı, kindar, öfkeli değiller.

Yeni yol, batıya, doğuya, Amerika’ya, Avrupa’ya, Rusya ve Çin’e çıkan yol değil özümüz olan Türk-İslam’a ve çok ama çok çalışmaya, teknolojiyi yakalamaya ve üretmeye çıkan yoldur. Yeni yol fedakârlık, sevgi ve saygı, ‘’Milli Birlik’’ten geçen,‘’Yeni ve Kutlu Yol, Türk Ülkelerinin Birliğidir.’’

  HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.

 


13.07.2022 22:48:00

Rasim Gül

KUYRUĞA YAPIŞIP KALMA

KUYRUĞA YAPIŞIP KALMA