Rasim Gül

Tarih: 15.01.2025 08:29

HALKIMIZ VE YÖNETİCİLERİMİZDE ÖZGÜVEN EKSİK

Facebook Twitter Linked-in

Fransızlar 2. Dünya Savaşında, Almanlar karşısında çok çabuk çökmüştü. Fransızların mağlubiyeti, aşağılanması, başkent Paris’in işgal edilmesinin ezikliği ve sen-ben kavgası ancak 5-6 yıl sürmüş, sonra silinmiştir. Alman uçakları, İngiltere’de sağlam bina bırakmamıştı. Özgüvenleri hiç kaybolmadı, sen-ben çekişmesi hiç olmadı vekısa sürede toparlandı.

1877- 1978’de yapılan ve halk dilinde 93 Harbi diye anılan Osmanlı Rus savaşı sonunda Kars, Ardahan ve Batum Rusya’ya verildi. Ruslar Yeşilköy’e kadar geldi. İngiltere ile Fransa’nın dur ve çekil demesiyle durdu ve çekildi. 1912-1913’de yapılan Balkan Savaşı yenilgisiyle Batı Trakya- Arnavutluk- Doğu Trakya- Ege Adaları ve Makedonya’yı kaybettik. 

Bu savaşların ezikliğini ve kendine güvenini kazanılan İstiklal Savaş bile yerine getiremedi. İstiklal Savaşını ve sonuçlarının gururunu halk yaşayamadı. Yöneticiler sayesinde, Türk Halkı kafa karışıklığını üzerinden atamadı.Çünkü 100 yıldır içte ve dışta kafaların karıştırılması için elden gelenin fazlası yapılıyor. Bu millet, sallandı ama basireti sayesinde diz çökmedi. Ama Fransa ve İngiltere’nin yaptığını da yapamadı. İç çekişmelerden, koltuk kavgalarından kurtulup, titreyerek kendine dönemedi.

Cumhuriyet ve demokrasinin bir fazilet olduğunu, çıkarılan dedikodudan yeteri kadar içselleştiremedi. Kurumlarının tam anlamıyla yerleştiremedi. Hatta mevcut kurumların varlığına katlanamayanlar güçlendirme yerine zayıflaması için elden geleni yaptılar, yapıyorlar. Ciddi manada başarılı da oluyorlar. Bu gidişle çatı bir gün çökebilir. Altında kimler kalır bilemem.

Cumhuriyet ve demokrasiyi savunduğunu iddia edenler dağınıklıktan, korkaklıktan ve özgüvensizlikten, benlikten bir türlü kurtulamıyor. Her türlü imkansızlıklar içinde yüz yıl evvel, Cumhuriyeti ilan edenler bizim atalarımız mıydı? Sorusu aklıma geliyor. Atalarımız olduğuna hiç şüphem yok. Öyleyse biz neden dağınız, korkağız ve özgüvenimiz, egomuza yeniliyoruz?

İnsanımız kendi içinde, üstünlük taslamaktan, çıkar peşinde koşmaktan fırsat bulup, Dünya ve çevremizde neler olduğunun gerçeğini bile idrak etmekten, nereden gelip nereye gittiğini hissetmekten çok uzak. Türk Sağı ve Solu paramparça. Türk milliyetçiliğinin ise iki yakası bir araya yıllardır gelmiyor. Herkes şahsının, sağcılığının, solculuğunun ve milliyetçiliğinin peşinde koşuyor. İnancım bu alanda yaşanan FETRET devri, özgüven eksikliğinden ve benlikten geliyor.

Şaşıyorum çağ açıp kapayan Türk halkı nasıl bu hallere düştü? 1. Ve 2. Dünya savaşlarında yerle bir olan Alman Halkı ile aynı durumu yaşayan Japon Halkı ve Kuzey Kore halkı kısa sürede dirildi. Dünya’ya parmak ısırtacak kalkınma sağladı da Türkiye 2. Dünya Savaşına da girmemesine rağmen aynı beceriyi gösteremedi? Özgüveni olmayan Türk Toplumu, Dünya’da kendini yalnız hissediyor. 80 milyonu Türkiye’de 220 milyonu da 22 Türk Devletinde yaşayan toplam 300 milyonluk Türk’ün ciddi anlamda bir sesi yok. Çünkü kültür, dil ve tarih birliğinin bağları koparılarak yalnızlaştırılmış, aşağılık duygusundan çıkamıyor.

Türkiye, herhangi birileriyle çatışmayı, sürtüşmeyi bırakıp, vatandaşına önem vermeye, endüstriyel kalkınma ve refahı sağlamaya önem vererek hiç durmadan ÜRETME ’ye ve mutlaka önceliği eğitim kalitesine verme zorunda. Çalışmaya, öğrenmeye, okumaya, inşa etmeye, ilerlemeye ara vermeden devam etmeyi becermeli. Cumhuriyetle uğraşmayı bırakılmalı, tam tersine, cumhuriyet kurumlarını güçlendirilmeli. Kalkınma imtihanından galip çıkmayı vaz geçilmez amaç edinmeli.

Siyaset ve bürokraside karar verme makamında oturanlar yani Türk Halkının kaderine yön verenler, üreten ve çalışanları korumak, kollamak görevlerini tarafsız ve adil şekilde yaptıkları takdirde halk, her işin üstesinden gelir. Önce karar verenler dürüst, tarafsız olmalı ve özgüven kazanmaları lazım.

   HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —