Türk edebiyatının “Yedi Güzel Adam”ından biri olan merhum şair ve düşünür Sezai Karakoç, Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilgiler ve Değerler Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen panelde anıldı
ASÜ Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen “Vefatının Sene-i Devriyesinde Sezai Karakoç’u Anma Paneli”ne Aksaray Üniversitesi (ASÜ) Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ömer Köse ve Prof. Dr. Yavuz Selim Çakmak’ın yanı sıra akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Moderatörlüğünü Doç. Dr. Elmas Karakaş’ın üstlendiği panelde Prof. Dr. Şenol Korkut, Şair-Yazar Şaban Atak ve Şair-Yazar Mehmet Baş konuşmacı olarak yer aldı. Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından konuşan ASÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yavuz Selim Çakmak, Sezai Karakoç’un yalnızca bir şair değil, aynı zamanda güçlü bir düşünür ve medeniyet tasavvuru ortaya koyan müstesna bir şahsiyet olduğunu vurguladı. Karakoç’un adının şiir, fikir ve “diriliş” çağrısıyla özdeşleştiğini belirten Çakmak, modern Türk şiirinin en özgün seslerinden biri olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Çakmak, Karakoç’un Mona Roza ile gençlik duygularını dile getirirken, Hızırla Kırk Saat’te metafizik bir yolculuğa çıktığını; bireysel aşkı toplumsal dirilişin bir parçası hâline getirdiğini söyledi. Diriliş Neslinin Amentüsü adlı eseriyle genç kuşaklara bir yol haritası sunduğunu belirten Prof. Dr. Çakmak, Karakoç’un diriliş anlayışının geçmişe takılı kalmak değil, çağın ruhunu kavrayarak geleceğe yürümek anlamına geldiğini ifade etti.
Sezai Karakoç Türk edebiyatında müstesna bir yere sahip
Panelin moderatörlüğünü yapan ASÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Elmas Karakaş ise Sezai Karakoç’un yalnızca eserleriyle değil, şahsiyetiyle de Türk edebiyatı ve düşünce dünyasında müstesna bir yere sahip olduğunu dile getirdi. Karakaş, Karakoç’un sağlam karakteri, ahlaki duruşu ve etkileyici şahsiyetiyle dönemindeki pek çok insan üzerinde derin izler bıraktığını söyledi. Türk şiirinin zirve isimlerinden biri olan Sezai Karakoç’un hem kendi kuşağını hem de sonraki kuşakları, özellikle 1980 sonrası edebiyat çevrelerini derinden etkilediğini belirten Doç. Dr. Karakaş, “Hakkında yazılanlar ve söylenenler ciddi bir külliyat oluşturmuştur. Ancak onu öncelikle bir şair olarak anmak gerekir. Ne kadar çok konuşsak, ne kadar çok ansak yeridir” dedi.
Her toplum mutlaka bir medeniyet perspektifi taşımak zorunda
Panelde “Sezai Karakoç’un Devlet Adamı Hakkında Görüşleri” başlıklı bir sunum yapan Prof. Dr. Şenol Korkut, Sezai Karakoç’un düşüncelerini siyaset felsefesi perspektifinden ele aldığını belirterek, değerlendirmelerini toplum, İslam toplumu, devlet ve devlet adamı anlayışı başlıklarıyla sundu. İnsanın toplumsal bir varlık olduğu fikrinin felsefe tarihinde sıkça tartışıldığını ifade eden Korkut, Aristoteles, Farabi ve Nasrettin Tusi gibi filozofların bu konuya farklı gerekçelerle yaklaştığını hatırlattı. Sezai Karakoç’un ise insanın toplum hâlinde yaşamasını yalnızca bir zorunluluk olarak değil, ilahi hikmetin bir gereği olarak değerlendirdiğini vurguladı. Sezai Karakoç’un erdemli insan anlayışına da değinen Korkut, Karakoç’un bozuk bir toplum içinde erdemli bireyin yaşayabileceğini, ancak bunun bir inziva ya da kopuş anlamına gelmediğini ifade etti. Prof. Dr. Korkut, Karakoç’un toplumları Doğu, Batı ve İslam medeniyetleri ekseninde değerlendirdiğini; günümüzde var olan tüm medeniyetlerin özünde peygamberlerin inşa ettiği hakikat medeniyetine dayandığını savunduğunu aktardı.
Karakoç sadece bir şair değil aynı zamanda siyasi bir düşünürdü
Panelde konuşan Şair-Yazar Şaban Abak, “Genceli Nizami’den Sezai Karakoç’a Hamse Geleneği” başlıklı sunumunda Sezai Karakoç’un hem düşünce dünyasındaki hem de şiirdeki kurucu rolüne dikkat çekti. Karakoç’un yalnızca bir şair değil, aynı zamanda güçlü bir siyasi düşünür olduğunu vurgulayan Abak, Karakoç’un İslam devleti, İslam toplumu, İslam milleti ve İslam medeniyeti kavramlarını kapsamlı eserlerinde uzun soluklu biçimde ele aldığını belirtti. Sezai Karakoç’un Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi, Yapıtaşları ve Kaderimizin Çağrısı gibi eserlerinde medeniyet krizini, devlet fikrini ve tarih bilincini derinlemesine tartıştığını söyleyen Abak, Karakoç’u çağının ötesinde, geleceği şekillendirecek büyük bir düşünür olarak nitelendirdi. Konuşmasının ikinci bölümünde Sezai Karakoç’un şair kimliği üzerinde duran Abak, Karakoç’un modern Türk şiirinin tartışmasız en büyük ve kurucu isimlerinden biri olduğunu vurguladı. Abak, hamse geleneğinde esas olanın, herkesçe bilinen kadim hikâyelerin yeni bir üslup ve özgün bir söyleyişle yeniden inşa edilmesi olduğunu kaydetti. Sezai Karakoç’un bu geleneği modern Türk şiirinde yeniden ihya ettiğini dile getiren Abak, Karakoç’un Leyla ile Mecnun eserinin klasik hikâyeyi modern şiirin imkânlarıyla yeniden kurduğunu ifade etti. Konuşmasının sonunda Sezai Karakoç’un hem düşünce hem de sanat alanında Türk-İslam medeniyetinin dirilişini temsil eden müstesna bir isim olduğunu vurgulayan Abak, gençlere Karakoç’u doğrudan eserleri üzerinden okumaları çağrısında bulundu.
Batı merkezli ideolojiler İslam dünyasında derin yaralar açtı
Panelde konuşan Şair-Yazar Mehmet Baş da “Diriliş Düşüncesinin Temel Kavramları” başlıklı sunumunda Sezai Karakoç’un, Türk-İslam medeniyetinin yaşadığı tarihsel krizler karşısında bir yol gösterici ve diriltici düşünür olarak ortaya çıktığını vurguladı. Konuşmasına “Sezai Karakoç kimdir?” sorusuyla başlayan Baş, Karakoç’un bin yıllık bir medeniyet krizinin üçüncü ve en derin aşamasında söz söyleyen müstesna bir fikir adamı olduğunu ifade etti. Batı’nın daha sonra uluslararası kurumlar aracılığıyla kendisini “medeniyetin temsilcisi” olarak sunduğunu söyleyen Baş, Sezai Karakoç’un Tanzimat’la başlayan batılılaşma sürecinin yol açtığı aşağılık kompleksine karşı “diriliş düşüncesini” geliştirdiğini vurguladı. Batı medeniyetinin Müslüman dünyaya sirayetini “yılan yutan adam” hikâyesi üzerinden değerlendiren Baş, son üç yüz yıldır Batı merkezli ideolojilerin İslam dünyasında derin yaralar açtığını, bunun bedelinin Çanakkale’den Gazze’ye kadar pek çok coğrafyada ödendiğini ifade etti. Sezai Karakoç’un vefatından kısa bir süre önce yaptığı uyarılara da değinen Baş, Karakoç’un Müslümanların birlik içinde hareket etmemesi hâlinde insanlığın büyük bir felaketle karşı karşıya kalacağını dile getirdiğini aktardı. Konuşmasının sonunda diriliş düşüncesinin yerli ve evrensel olanı birlikte kuşattığını ifade eden Baş, Sezai Karakoç’un Doğu’yu da Batı’yı da bilen, fakat hiçbirine teslim olmayan bir düşünür olduğunu sözlerine ekledi. Sunumunu Sezai Karakoç için kaleme aldığı şiirlerden birini okuyarak tamamlayan Mehmet Baş, konuşmasının ardından dinleyicilere teşekkür etti. Panelin ardından ASÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Köse, panelistlere teşekkür belgesi takdim etti.