“Kızım Fatıma da olsa, mutlaka cezalandırırdım.”

Rasulüllah (s.a.s.) in dilinde bireylerin hakları kadar sorumlulukları da vardır. Hak konusunda titiz olmaları beklenen bireyler, beraberinde sorumluluk bilinci içerisinde hareket etmelidirler. Hak ve sorumluluk dengesini gözeten Allah Resulü, ashabına daima hakkın her türlü hatırdan daha yüce olduğunu öğretmeye çalışmıştır.

Hak kavramı iki bölümde ele alınmalıdır. Birincisi Allah ile insan arasındaki hakları; ikincisi ise, insanın diğer insanlarla olan hak ve hukukunu ifade eder. Bugün toplum olarak sıkça bahsettiğimiz ama uygulamakta geciktiğimiz, kendi doğrularımıza göre şekillendirip inşa etiğimiz, haklı olmadığımız halde kendi kendimizi kandırmaya çalıştığımız kul hakkından bahsedelim. Derler ya hani: kedi aç kalınca yavrusunu fareye benzetir yermiş… ‘Ah! Ben fare zannettim’ dermiş. İşte o hesap, hiç duydunuz mu? Hak yiyenin ben hak yedim suçluyum dediğini. Her hak yiyenin yediği haklar ölçüsünde uydurulmuş mazereti, hazırlanmış bir kılıfı vardır…

Hak kavramı; azimle çalışmayı, emeği, alın terini, insan onuru ve haysiyetine uygun yaşamayı hatırlatan ve güçlü çağrışımları olan bir kavramdır. Hak kutsaldır, değerlidir. Bu yüzden Hz. Peygamber (s.a.s.) den itibaren bütün Müslümanlar, hak konusunda özel bir duyarlılık göstermiş ve haksızlık yapmaktan, kul hakkı yemekten, adaletten sapmaktan, her ne şekilde olursa olsun insanlara zarar vermekten sakınmışlardır.

Rasulüllah (s.a.s.) in dilinde bireylerin hakları kadar sorumlulukları da vardır. Hak konusunda titiz olmaları beklenen bireyler, beraberinde sorumluluk bilinci içerisinde hareket etmelidirler. Hak ve sorumluluk dengesini gözeten Allah Rasulü, ashabına daima hakkın her türlü hatırdan daha yüce olduğunu öğretmeye çalışmıştır.

İslam’ın evrensel değerleriyle şekillenen kültürümüzde de hak ihlallerinin her türünden sakınma konusunda özel bir duyarlılık oluşmuştur. Milletimiz bilir ki, en küçük bir hak ihlali bile mağdur tarafından affedilmedikçe Allah tarafından da affedilmez. Anadolu irfan geleneğinde komşusunun iğnesini sahibinden habersiz olarak almak dahi bir hak ihlali görülmüştür.

Bugün Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in bize öğrettiği ve kültürümüze damgasını vuran hak hassasiyetimizin aynı ölçüde var olduğunu söylemek mümkün müdür? Bu hak ihlali ister yaşama hakkının elinden alınması olsun, ister emeğin karşılığının ödenmemesi olsun, ister şiddet, ister iftira, isterse dedikodu olsun fark etmez. Sonuçta hepsinde de bir hak ihlali vardır…

 

   “Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için, onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin.”   (Bakara– 188. )

 


19.03.2015 16:06:32

İshak Pekgöz

Ye Bakalım

Ye Bakalım