‘’…Türkler milletlerin inşası sürecinde tarihin en talihli topluluğudur. Çünkü biz birilerinin bizi millet olarak tesbitine hiçbir zaman ihtiyaç duymadık. Hiçbir zaman devletsiz ve vatansız kalmadık. Hiçbir zaman tam olarak müstemleke olmadık, tarihin hiçbir devrinde bayrağımız müzeye kaldırılmadı…’’

‘’…Eğer mümkün olsa da İslam dünyası ve özellikle Osmanlı, Avrupa ile hesaplaşmak zorunda kalmadan, Avrupa’nın tazyikini hissetmeden kendi zihniyet dünyasını gözden geçirebilseydi netice farklı olurdu, düşünüyorum. Belki o zaman görülecekti ki değişiklik yapılacak asıl saha, ZİHNİYET ve AHLAK dünyasıdır…’’

‘’…Biliyoruz ki asıl değişim, zihniyet planında yapılan değişimdir. Askeri ve iktisadi sahada yabancı bir mentalite ile yapılan reformlar, er geç cari zihniyet dünyasının muhkem kaziyeleri ile tasfiye edilebilir veya asıl hedefinden başka mecralara sürüklenebilir. Ve arzu edilenin dışında hiç beklenilmeyen neticeler asıl olabilir…’’

‘’…Bu topraklarda yaşayan hiç kimse yüzlerce yıldır olup biten şeyleri olmamış kabul ederek, bir tarihi mirası ve bu mirasın tabi mahsulü olan insan tipini yok sayamaz. Kim hangi tarz siyaseti benimserse benimsesin, insan unsurunun dışlanarak değişilebileceğini kabul etmek bir batıl itikattan ibarettir. Çünkü değişme ve ilerlemenin asıl yeri insandır. İnsan zihnidir yani zihniyet ve kültür dünyası…( bakış açısı, dünya görüşü, tarz-ı tefekkür, tarz-ı hayat… vs.)…’’

‘’…Medeniyetlerin kuruluşlarına baktığımızda görürüz ki, ancak bütün insanlığa söyleyecek sözleri olanlar medeniyet kurucusu olabilirler. Bu vasıf, ezeli ve ilahi düşüncenin de ilk şartıdır. Bütün insanlığa öğretecek hakikatleri olduğuna inanmadan insanlık için hiçbir şey yapmak mümkün değildir. Bir şey aynı zamanda bütün insanlığı ilgilendiriyorsa kurucu bir değerdir…’’

‘’…Osmanlı münevverleri ve ulema, zihniyet ve ahlak dünyasının çöktüğünü kabul ederek, devlet kurtarmak yerine yeni bir medeniyetin kurucusu olamaya niyetlenselerdi netice şüphesiz farklı olurdu…’’

‘’…Bu gün kurtarılacak çok az şeyimiz kaldığı için çağdaş ( bu kelimeye hiçbir ideolojik anlam yüklemiyorum) Türk aydınının önünde bir tek alternatif kalmıştır; o da yeni bir dünyanın kurucusu olmaktır…’’

‘’…Cumhuriyet eliti, milleti mühimsemez bir tarzda yeni rejimi öne çıkardı. O kadar öne çıkardı ve benimsedi ki, adeta yeni rejimi milletten kıskandı. Ve millet yeni kurulan rejimi benimseme fırsatını bulamadı bile. Buna rağmen Türk milleti, devletine olan geleneksel bağlılığını yeni rejim hususunda da gösterdi. Çünkü bu bağlılık tarihi bir hasletti ve millet için bir var olma veya yok olma meselesiydi…’’

‘’…Oysa biliyoruz ki, tarihi ve toplumsal gerçekleri göz ardı etseniz de onlar kendilerini bir şekilde fark ettirir. Ve bu fark ettiriş pek güllük gülistanlık bir netice hâsıl olmaz. Nitekim biz de öyle oldu. Biz unutsak da tarih unutmadı. Bu gün için geldiğimiz yer, tam manası ile bir ‘’MİLLET SANCISI’’ DIR.’’

‘’…Muhakkak ki bütün devletlerin kendi varlığını korumak gibi bir endişesi vardır. Lakin bizde, bu endişe çok abartıldığı ve yanlış yerde, yanlış tarafa karşı öne sürüldüğü için gerçek milli meseleler tespit edilemiyor.

Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir devlet kendini halkına karşı savunmaz. Çünkü buna gerek yoktur ve olmamalıdır. Üstelik bizim milletimiz devletini yeri gelince kendine karşı da (hatta devletine karşı da) savunur…’’

‘’…Hülasa milletin kültürü ve iradesi ülke yönetiminde fonksiyonel değilse orada, çözülmesi gereken hayati meseleler var demektir…’’  

                                                                              Hayrola, muvaffak ola, muzaffer ola.

 


8.10.2019 13:55:00

Rasim Gül

Yazar, Cengiz Aydoğdu Ne Diyor?