Eski bir belediyeci olmam nedeni ile bu kurumlar her ne kadar resmi kurumlar olsa da seçilmiş irade tarafından yönetildiği için buralardan siyaset kapıdan dışarıya hiç çıkmaz. Bizde bu kurumda zaman zaman idarecilik yaptığımız için seçim dönemi yaşanan yarış ve siyasi oyunları içinde olmasak ta yaşayanlardanız. 1980’ler de başlayan ANAP döneminin son dönemlerine doğru bu yarış kızışır seçimler adeta kavgalara sahne olurdu.

      1989 yerel seçimlerde rahmetli Emin gürün Allah rahmet eylesin yeniden aday olmak istiyordu. Ancak Rahmetli Mehmet Altınsoy kendisine karşı olduğu için tercihini Turgut Yiğidim ağabeyden yana kullanmıştı.

      Biliyorum ki Turgut amcada çok isteksiz sağlığım yerinde değil diye aday olmak istemiyordu. Ama aday olunca hasta dedikodusu yayılmıştı. Bunun üzerine Rahmetli Gürün bana hasta dediler çok mu sağlam adamı aday gösterdiler diye çok içerlemişti.

      Seçime 15 gün kala odasında otururken kendisine kime oy vereceğimizi sormuştum. “Batağın oğluna oy vereceksiniz” demişti. Batağın oğlu ise rahmetli Refik Karabatak’tı, oda o dönem DYP’den adaydı.

       Ben neden ona verelim siz ANAP’lı değilmisiniz diye sorduğumda; “ beni aday yapmadılar, birde kimi aday yapalım diye bana sordular mı” demişti. Yani bunlar bahane idi seçimde aday gösterilmemenin sıkıntısı ve kızgınlıkla başka partiye oy verip kendisine rakip olan kişinin kazanmamasını istiyordu. Çünkü beni koymadınız da koyduğunuz adamla kazandınız mı diyerek haklı olduğunu ispat etmekti.

       Siyasette bunlar var, ya kazanamasın, yada benden aşağı oy alsın ki benim haklılığım belli olsun düşünceleri elbette her partide vardır. Böyle düşünmek ve istemek siyasetçilerin eskiden bu yana arzularıdır.

      1994 yerel seçimleri var, yine o dönem İl Genel meclisi adaylarını ANAP delege usulü ile belirliyor. Delege seçimleri kullanıldı ama yönetimin istediği kişiler sıralamaya girememişti. Bundan dolayı yönetimdeki üst kurmaylar çok telaşlı idi.

      Hatırladığım kadarı ile ilk sıraya Ahmet Yıldız, İkinci sıraya Hasan Hüseyin Yılmaz, üçüncü sıraya Adem Ülgen ve dördüncü sıraya Cumalı Korkmaz gelmişlerdi.

     Yönetimin üst kademesindeki kişilerin yaptığı hesaba göre ilçede ANAP ancak 2 tane meclis üyesi çıkarabiliyor. O dönem bizim ilçemizin zaten 4 meclis üyesi vardı. DYP rahmetli Ali Bilge zaten kimseye birinci sırayı vermez her dönem seçilirdi.

      Birisini de ya CHP ya da bazen MHP alırdı. Ama iki meclis üyesini ANAP çıkarırdı, yarışta bu iki sıra içindi. Birinci sırayı alan Ahmet Yıldız onlar için problemli değil ama ikinci sırada sıkıntı vardı. Bunu nasıl olurda değiştiririz düşüncesi ile çekişme vardı.

     Bu çekişme içinde ikinci ve üçüncü sıradaki adaylar istifa etmeli ki, kendi istedikleri aday ikinci sıraya gelsin. Partide bunun kavgası olmuş, seçim alma bırakılmış senin adam benim adam kavgası başlamıştı.

       Bu kavga sonunda Rahmetli Hasan Hüseyin Yılmaz lanet olsun diye kızıp istifa etti. Ardından da MHP’yi destekledi. Ama üçüncü sıradaki Adem Ülgen ise istifa etmiyor direniyordu. Kendisine çok büyük bir baskı vardı, ama buna rağmen durduğu yerde duruyordu. Kendisinin kamyonu var, ara sıra şoförlük yapardı.

      Bir gün gazeteye geldi Rahmetli Mahir hocama danışmıştı, oda; “ oğlum sen şoför değilmisin sen buralarda durdukça baskı yapılacak. Listeler kesinleşene kadar ortalıkta görünme bin arabana ilden uzaklaş” demişti. Oda öyle yapmış ve meclis üyesi olmuştu.

 

     İşte bu kavgaların başlamasını ardından gelen Milletvekili seçimleri sonunda ANAP’ın son dönemi oldu. Neden sen ben, senin benim adamım kavgası başladığı bir partinin sonu hazırlanıyor demektir. Menfaatlerin başlayıp kapışıldığı başladı mı o parti içinde sıkıntı başlar.


26.02.2014 00:00:00

Erdogan Kaya

Sen ben kavgası

Sen ben kavgası