Vicdan ve merhamet sadece insanlar da var olduğu kabul edilerek, olaylarda vicdan ve merhamet

İnsanlardan beklenir. Elbette bu doğrudur.

    İnsanların müşterek yaşadığı köy, kasaba, ilçe ve illerde, vicdan ve merhamet arayalım mı, aramayalım mı?

     Arar isek bulabilir miyiz bulamaz mıyız?  Önce insanlarda bulunan güzel ve çirkin vasıflar, yaşadıkları yerin havasına suyuna dağına taşına yansır mı, yansımaz mı?

      Eğer,  bu vasıflar varsa elbette yansır. Güçlü ise güçlü, zayıfsa zayıf. Şimdi bizim şehrimiz Aksaray´ın havasında, suyunda, dağında, taşında kısaca yaşadığı günlük hayatta, vicdan ve merhameti görüyor muyuz, görmüyor muyuz?

       Bu şehirde, yaşamaktan memnun ve mutlu muyuz değimiyiz?

      Bu soruların cevaplarını, kıymetli okuyucularımız kendileri versinler. Ancak kendi nefislerini de ortaya koyarak değerlendirme yapsınlar. Yani kendi vicdan ve merhametlerinden, şehre ne gibi bir katkıda bulunuyorlar?

      Netice olarak, şehrimizin yaşantısında vicdan ve merhamet eksikliği varsa ki,  bize göre var.

      O zaman şöyle sual edelim ve düşünelim. Bu şehrin, münevverleri, düşünenleri, büyük ruhları, devlet ve millet sevdalıları acaba neredeler?

       Şöylemi, diyelim onlar şimdi bölük,  bölük bölündüler, tabi olarakta, vicdan ve merhameti, bölük,  bölük böldüler. Milli vicdanı ararsak bulur muyuz, elbette buluruz.

        Ancak, milli vicdanı, şehrimizde ihya etmemiz başta belediye başkanımız Yazgı ´ya vekillerimize ve kamu alınında ki STK larımıza düşüyor.

         Gelin, vicdanımızı, merhametimizi, particilik, tarikatçılık ve cemaatçilik veya şuculuk-buculuk taslayarak,  parçalara ayırmayalım.

          Biz millet olarak büyük bir mirasın, Cihan Devletinden kalma, kültür ve inancın üzerinde oturuyoruz, bunun hakkını verelim. Yani görevimizi yapalım yeter.

           Atalarımız, riyaya vasıta olan ilme lanet olsun diyor. Onlar korkmadı, usanmadı, zulme, haksızlığa, adaletsizliğe, karşı durdular. Zulüm gördüler, çile çektiler, ama yolarına devam ettiler.

           Şehrin gidişatından, yaşantısından, gençliğin halinden bire bir konuşulduğunda memnun olanı biz görmedik ve dinlemedik. Diyelim ki çok önemli on meselenin, beşinden memnun olan, diğer beşinden asla memnun değil.

             Peki, en az yüzde elli eksiği veya yanlışı, ilgili ve sorumlu kişiler yanında hemde yüksek sesle kaç kişi belirtiyor ve takip ediyor?

              Ey münevverler, düşünenler, bilgi birikimi olanlar, bu şehri ve insanlarını sevenler, inançlı olduklarını söyleyenler siz neden susuyorsunuz?

             Çok akıllı olduğunuzdan mı, korkak olduğunuzdan mı, malınıza mülkünüze zarar geleceğinden mi? Menfaat peşinde koştuğunuzdan mı? Yoksa particilik peşinde koştuğunuzdan mı?

              Topu, halka atmayalım, halk ancak sandıkta konuşur, başka nerede konuşsun garibim. Konuşur hemde aslanlar gibi konuşurda onu kim dinleyecek. ?

               Vekille, Vali ile belediye başkanı ile yani devletle ve hükumetle konuşan sensin. Çay kahveyi içen sensin, açılış ve törenlerinde ön safta duran sensin, boş lafa gelince mangalda kül bırakmayan sensin. Atanmış ve seçilmişleri, hak etmediği halde öven sensin.

                Bakanların, başbakanın, cumhurbaşkanının protokol masalarında oturan sensin, hak karşısında susan da sensin. Biz şimdi sana ne diyelim, dememize gerek yok ne dendiğini sen bilirsin.

               Yeter artık sustuğun, konuş ancak hakkı ve hakikati konuş, kendi gelen meseleleri değil, halk için hak için konuş. Millete ve devlete borcunu öde.  Alacağım var deme alacağın yok borcun var, sakın unutma.

                                                   HAYIR, OLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER, OLA.

    


17.07.2018 13:22:01

Rasim Gül

Şehrin Vicdanı ve Merhameti

Şehrin Vicdanı ve Merhameti