PARTİ LAZİM, PARTİCİLİK DEĞİL
   Demokrasilerde,  partiler olmak mecburiyetindedirler, olmalarının nedeni insanların hak ve hukuklarını korumak, eğitimde, bilimde yükselmeyi sağlamak ve çağı yakalamak gibi hedefleri tutturmaktır.
Devletine, milletinin birliğine sahip çıkarak yeryüzündeki bütün devlet ve milletlerden önde olmak için bilimde ve sanayide en ileri seviyeye ulaşmanın yollarını arayan ve bulan plan ve projeler peşinde koşan kuruluşlara gerçekten parti demek doğrudur, aksi doğru değildir.
Türkiye´de partilerin kurumsallaşmaması ve particilik yapılması yüzünden, başımıza gelenleri sıralayacak olursak sayfalar yetmez. Kısaca, 1933 de Serbest Fırkanın kapatılması, 1950 de iktidarın halkoyuyla el değiştirmesi.
Kalkınmaya başlayan Türkiye´nin başta komşu ülkeleri özellikle de ABD yi rahatsız etmesi, içerde de iktidar ve muhalefetin Devlet ve Demokrasi konularında anlaşamaması, daha da vahimi iktidar partisi içerisindeki, partici ve şahsi çıkarlarına bağlı, gafil ve cahil parti yetkililerinin hainliği, ülkeyi 1960 ihtilaline itmiştir. 
1960 ihtilalinin getirdiği yıkımdan, 1963 yılı Genel Seçimlerinde milletin sağduyusu ile çıkılmış, ülke yine huzura kavuşmuş kalkınma en üst düzeye çıkarılmıştır. Özellikle 1965-1969 dönemi Ülkeyi kalkındıranlar yine suç işlediği için dış ve iç hainler durmadılar. 1980 ihtilalini yaptırdılar.
  Biz partilere karşı değiliz, partilerin, militanların, cahillerin, aptalların, hatta hainlerin eline geçmesine karşıyız. Bu güruhun eline geçen partilerde demokrasi ve millet söz konusu olmadığı gibi sadece kendi çıkarları, hainlikleri ve menfeatları önde gelir.
 Partilerden birisi veya birkaçı birlikte iktidar olur, geride kalanlar da hazineden para alacak oy yüzdesini tutturunca hedeflerine varmış olurlar. Birileri devlet imkânlarını kullanmaya, diğerlerine de hazineden aldıkları, milleti parasını keyiflerine göre harcama kalır.
  Gariban, inançlı, devletine, milletine ve inançlarına bağlı insanlar, ait oldukları partilerinin halen kuruluşta söylediklerine inanarak bi hakkın çalışmalarına devam ederler. Başlarını kaldırsalar, Allah´ın kendilerine verdiği akıllarını kullansalar durumu görecekler, ama akıllarını kullanmıyorlar.
   Partilerin çeşitli yerlerinde görevli bulunanalar veya partilerin yardımı ile zengin olanlar,  yine partilerin destekleriyle bürokraside bir yere gelenler, zaten görseler de görmezlikten geliyorlar.
  Bu karmaşa içinde demokrasiye, fazilete, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne inanan ve inançlarına bağlı olarak hizmet etmek isteyen; bir partilinin, bir bürokratın, bir iş adamının, bir STK yetkilisinin önüne PARTİ menfeatları yani particilik çıkınca bu yetkililer hemen durduruluyorlar.
  DEVLET ve MİLLET için çalışmak oldukça zorlaştırılıyor. Evvela ülkemizde DEVLET ve MİLLET tarifinde,  partilerde yönetici olarak çalışanlar anlaşamıyor. Her bir yetkilinin devlet ve millet tarifi birbirine uymuyor.
  Şu an birlikte seçimlere giren, Sayın Erdoğan´la-  Bahçeli´nin ve Sayın Kılıçdaroğlu- Akşener´in; Devlet ve Millet tariflerin de anlaştıklarına ihtimal vermiyorum. Ülkenin esas çilesinin de bu anlaşmamazlıktan kaynaklandığına inanıyorum. Çünkü bu fark 1923 den itibaren mevcuttur, halen de bütün canlılığı ile devam ediyor.
 

3.03.2019 21:44:04

Rasim Gül

Parti Lazım, Particilik Değil

Parti Lazım, Particilik Değil