Yıllardır Kutlu doğum haftası kutluyoruz, salonlara protokolü dolduruyoruz. Bu kutlamalara vatandaş iştirak etmiyor, protokol ve birde 300-400 kişi katılıyorsa ne ala. Bunu neden halka mal etmiyoruz, halkı bu işin içine neden dahil etmiyoruz? Körler sağırlar hesabı belli kesim gelip gidiyor, belki de mecbur olmasa resmi zevatında çoğunluğu katılmayacak. Bende bundan dolayı katılmadım, aslında bir tepki olsun diye katılmadım. Nedenlerini ise aşağıya yazacağım.

       Kutlu’nun anlamı uğurlu, mübarek yani mübarek doğum. Bu cümle Resulullah efendimizin doğumu ile ilgili söylenen bir söz. Bir müslümanın Peygamber Efendimizi sevmemesi mümkün değil. Sevgimiz bir yana, asıl sevmemiz gereken onun Kuran üzerine yaşayışı ve sünnetleridir.

      Resulullah Efendimiz bize ne mesaj vermiş, bize gönderilişinin anlam ve manası nedir ben buna bakarım. Ama biz neye bakıyoruz, onu ne kadar seviyoruz ile yetiniyoruz. Sevmek ayrı bize örnek yaşamı ayrı, örnek yaşamını kendimize ne kadar düstur ediyoruz? Burada mesele Peygamberimizi sevmekten öte onun bize neler anlattığı ve nasıl yaşamamız gerektiğidir.

      Onun kadar yaşabiliyormuyuz, ona iyi bir ümmet olabiliyormuyuz? İşin özü burada, onun Kuran üzerine yaşamını ve hadislerini ne kadar tatbik ediyoruz? Buraya döneceğim, neden kutlu doğum meselesini mahalle ve camilerimize yayamıyoruz? O Yüce Resulün bize bıraktığı düsturları ne kadar tatbik ediyoruz? Eğer onun bize bıraktıklarına önem verip yaşasa idik bugün daha farklı olurduk.

       Camiler sadece namaz kılma yeri olmaktan çıkmalı. Mescidiler aynı zamanda Resulullahın zamanında birer mektepti. Bugün ise maaşlı imamların namaz kıldırdığı mekânlar olmuş ve din görevlilerimizde namazını kılar kılmaz cemaati tepeleyerek camiden kaçan insanlar durumuna gelmişiz. Hangi camimizin bir bölümünde tefsir ve hadis kitapları olan bir kütüphanesi var? Bunu merkez camisinin dışında göremezsiniz. Her caminin bir köşesinde kütüphane olmalı.

        Eğer Resulullahın insan sevgisi anlatılmış olsa idik, bugün birbirinden nefret eden insanlar olmazdı. Herkes birbirini sever, sevmeyenlerde birbirlerinde mutlaka bir güzellik ararlardı.

      Eğer Resulullahın aile, eş sevgisi ve saygısı insanlara anlatılsaydı, bugün insanlar ve eşler birbirlerini öldürmezlerdi. Dört günlük dünya için birbirlerine kurşun sıkıp katil olmazlardı.

        Eğer Resulullahın çocuk sevgisi anlatılsa idi, bugün anne ve babalar çocuklarını sokaklara atıp sorumsuz olmazlardı. Çocuklarını topluma yararlı bir insan olarak yetiştirirlerdi.

       Eğer Resulullahın sevgisi bizlere anlatılsa idi, bugün insanlar birbirilerine kin tutmazlar, iftira edip dedikodularını yapmazlardı. Birbirlerine zanda bulunmadan sevgi dolu yaşarlardı.

       Eğer Resulullahın kardeşlik duyguları bizlere anlatılabilseydi, bugün sen şu dili, bu dili konuşuyorsun diye birbirimizi dışlamaz, din kardeşi olarak birbirimizi severdik. Bir Müslüman görünce onu sevmede yağımız erirdi. Irkçılığı bir tarafa bırakır birbirimizi Müslüman kardeş olarak severdik.

        Hangi birisini anlatayım, ne zaman onun nasihat ve yaşamından uzaklaştık, birbirimize düşerek ahireti ve kabir kapısını unuttuk. Huzuru mahşerde hesap gününü unutarak başka dünyanın adamı gibi kin ve nefretle dolduk. Onun emirlerini ve hadislerini bile inkâr eder hale geldik.

      Nasıl yaşıyorsak, nefsimiz bizi nasıl görmek istiyorsa öyle yaşamayı düşündüğümüz için dine uyma yerine dini emirleri kendimize uydurmaya çalıştık. İşimize gelirse Allahın emri dedik, işimize gelmeyince aman sende bu zamanda buda mı olur diye dini emir ve yasakları inkâr ettik.

        İşte bundandır ki, kutlu doğum günlerini neden yaygınlaştırıp bunu bir yıl boyu yapmayız? Hiç değilse Müslüman bir ülkenin insanları olarak hem dini hem de sosyal yaşamımız için gerekli olan Peygamberimizin yaşamını ve bize örnek olarak anlatılmalı. Eğer bu bize anlatılmış olsa ve onu anlayabilsek her şeyimiz mükemmel bir şekilde düzgün olurdu.

        Diyanet İşleri Başkanlığımızın 6 ay önce yaptırdığı bir anketten bir yazımda bahsetmiştim. O yazımda Türkiye de yaşayan insanların dindarlığı da sorgulanmıştı. Orada %71 insanlar kendilerinin dindar olduklarını söylemişler. Dindarlığın ölçüsü dinini yaşayıp, dine saygılı olmaktır. Dindarım deyip işimize geleni benimseyip işimize gelmeyeni kabul etmemek değildir. Dindarım diyorsak Peygamberimizin bize yaptığı tebliğleri iyi bilmemiz lazım. Bilmiyorsak bunu din adamlarımız bize öğretmeli, namazını kıldırır kıldırmaz camiden kendilerini dışarı atmamalılar. Bunun için bende kişilere özel bu kutlamalara katılmıyorum. Bundan herkes yararlanabilmeli, sadece gül dağıtmakla olmaz.


17.04.2013 00:00:00

Erdogan Kaya

Kutlu doğum halkla yapılmalı

Kutlu doğum halkla yapılmalı