Her şeyin bir hâkimi olduğunu unutup her şeye hâkim olabilmek için kıvranır durur bazılarımız. Oturmamış bir iman sözde kalan bir inanç, bitmez zannettikleri, beyinlerinde pembeye boyadıkları bir dünyada, ellerinde dünya eğlenceleri mallarından oluşan, yalan, hırsızlık, dedikodu, iftira süsüyle süslenmiş bastonlarına dayanarak yürürler bu yolda. Oysa sükûnet onları sessizce terk eder, gürültüler yağmalar içini. Cevapsız soruların ardı arkası kesilmez. Rızık endişesi, geçim kaygısı, dünya meşgalesi yakasını bırakmaz bir türlü. Kendisini zehirleyen kuşkuların, evhamların, beklentilerin, ihtimallerin, acabaların, keşkelerin, belkilerin sonu gelmez. Ne kadar artsa da malları mülkler, çevrelerindeki yalancı dalkavukları. Felaket senaryolarının girdabında kaybolur giderler... O’na inanmadan kalbi sükûnete ermez ki insanın. O’na tevekkül etmeden huzur nedir bilemez. O’na güvenmeden kendini güvende hissedemez. İnancı dilinde kalır, kalbi onaylamaz zahirde kimliğinde yazar ancak.kendinde başkasına hayat hakı tanımaz. Tüm güzellikleri kendi hanesine yazar, acımadan kıyar nice haklıların canlarına. Sığınır kalbinin onay vermediği ibadetlerinin, uydurduğu kılıflarının arkasına.

Güvenmeye ihtiyacımız var, inanmaya, sığınmaya ihtiyacımız var. Çünkü aciziz. Ömrümüz, hayatımız, mematımız ve dahi rızkımız O’nun elinde. Buna iman edip O’na dayandığımız zaman tevekkülün tadına varabiliriz. O zaman gereksiz yüklerin hamallığından kurtulup hafifleyebiliriz. Belimizi büken ağırlıklarımızdan, taşımak zorunda olmadığımız fazlalıklarımızdan ancak işimizi O’na bıraktığımız zaman kurtulabiliriz. Her şeyin sahibi olamayız, her şeyi kontrol altında tutamayız, bütün ihtimalleri hesaba katamayız, acizliğimizi, kulluğumuzu unutup da ilahlığa soyunamayız. Sadece başını kaldırıp kuşları izlemesi yeterli, bir küçük serçe, bir güvercin ya da hüdhüd kendisine yol gösterecektir.

“Eğer siz gereği gibi Allah’a tevekkül etmiş olsaydınız, tıpkı sabahleyin kursakları boş olarak çıkıp (akşam) dolu olarak dönen kuşların rızıklandırıldığı gibi sizler de rızıklandırılırdınız.” (Tirmizi, Zühd, 33.)İçimizdeki boşluğun maddeyle dolmayacağını anlayamıyoruz. Oysa “Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce arşın sahibidir.” (Tevbe, 9/129.)diyenden daha huzurlu kimse var mıdır?

Bırakın artık dünya malına tapmayı, sirkinin kendinize gelin… Demek geliyor içimden.


23.03.2015 15:56:27

İshak Pekgöz

Kendine gel

Kendine gel