‘’Selam’’ deyip kısalttık selamlaşmayı. Ziyaretleri, hatır sorup gönül almayı önce mektup, telefon derken sosyal medyada tıklamakla tamamladık. Tamam” yerine “ok ”demeye başladık, “el yapımı” yerini “handmade” e bıraktı, kültürümüzde olmayan birleştirilmiş öğün“ brunch” ı benimsedik, sehpaya alışmışken “dresuar” girdi dilimize…

Para uğruna mubah mı gördük acaba; açtığımız mağazalara Fransızca, İngilizce, İtalyanca isimler vermeye başladık, çocuklarımıza isim koyarken anlamsız ama akustiği modern isimler koymak ya da anlamı kötü de olsa batıyı çağrıştıran, kılıfı moda olan isimler vermek mutlu kıldı bizi…

Kültürümüzden kopuyoruz diyorum ancak inanın birçoğumuz bu kopmanın, yozlaşmanın farkında bile değiliz…

Bencillik sardı bünyemizi, paylaşmayı unuttuk, ailemize ve çevremize duyarsızlaştık, birbirimize selam vermeyi, tebessümü unuttuk, ahde ve-fayı, merhameti unuttuk, helal-haramı unuttuk, kanaat duygumuzu kaybettik, aile yapısını yıprattık, komşuluğu öldürdük, akrabalık silindi, büyüğe saygıyı küçüğe sevgiyi yok ettik, bir tatminsizlik başladı ve biz değerlerimizle “biz” olmayı unuttuk. Her şeyi madde üzerine kurduk…

Yük oldu; dede-nineyle aynı evi paylaşmak, el öpmek, bayramlarda küçüklerin büyüklerini ziyaretleri el öpüp hayır dualarını almaları, büyüklerin küçüklere şefkati, yok oldu.

Allah için, öğüt verecek birlik ve beraberlik inşa edecek, doğruları anlatıp yönlendirecek büyükler. Akrabalık ilişkileri menfaate bağlandı, yakın ve uzak komşular tanınmaz oldu. Misafirin unvanı sorulur oldu.

 Cenazelerde duygular kürerdi, acıyı hissedemez olduk. Mezar başında günlük konuları konuştuk, ders vermez oldu ölümler bize…

Güneşte bekletilerek yapılan tarhanalar, reçeller, salçalar yük oldu, tatları ağır geldi kavurmaların, kesilmiyor makarnalar mantılar, bulgurlar pilavı, unuttuk türlü türlü şerbetlerimizi ve yiyeceklerimizi. Bir de “light” oldu içeceklerimiz…

Kültür yozlaşmasının en canlı örneklerinden birisi her gün çevremizde gördüğümüz, belimizden aşağıya düştü düşecek pantolonlar, üzerimize giydiğimiz, hatta geleceğimizin teminatı çocuklarımızın üzerine giydirdiğimiz tişörtlerdeki yabancı yazılar ve baskılar. Dolayısı ile üzerinde ne taşıdığını, hangi mesajları gönderdiğini bilmeyerek kullanıyor. Kafalarımızı içine gönüllü hapsettiğimiz oyunlar…

Mimari gelişti derken duvarlar kalktı, mahrem gördüğümüz mekânlar aşikâr oldu, Amerikan mutfaklar, manzaralı banyolar yaşamımızın içine dâhil oldu, haremlik selamlığı olan cumbalı evleri unuttuk. Eşyalar hayatımızı kolaylaştırmak için, ihtiyaç için değil “onun evinde var bende de olsun” özentisiyle yerleştirildi evlere...

Borç verip alma, imece, beraber üzülüp beraber gülmek hayal oldu, ancak masallarda bulunacak hale geldi… Fazlamı karamsar baktım? Kültürel değerlerimizi kaybetmeyelim istedim .Ben bilmem siz bilirsiniz.


26.02.2015 20:43:44

İshak Pekgöz

Kaybederken

Kaybederken