Üstat Bediüzzaman HZ. Her doğruyu bilmen hakkın, ancak her doğruyu her yerde söyleme hakkın yok. Bazen aksül amel yapar” der. Yani bazen her doğruyu direk söylemek ters tepki doğurabilir. Her insanda bazen doğru söylüyorum diye söylenmemesi gerekenleri söyleyerek söylediği doğruda olsa ters tepki ile karşılaşabilir. Yine bir imam fıkrası anlatacağım, ama buna da imamlarımız alınmasın. Bu imamlık yapan arkadaş aslında tam imam değil yarı yamalak okumuş bir imam. İmamlık yapmaması gerekirken imamın olmadığı yerde imamlık yapan eskilerin tabiriyle köşe müftüsü diyelim.

       Eski zamanların birinde ilim tahsil etmek isteyen bir adam, zamanın ünlü tekkelerinden birine giderek şeyhe başvurmuş, bana ilim öğret diyerek.

      Şeyh, adama, “Burada beş yıl kalırsan sana bütün ilimleri öğretirim, bu bittikten sonra altı ay daha kalırsan siyaseti de öğretirim” demiş.

      Adam bunu kabul etmiş ve tekkede ilim tahsiline başlamış. Zor ve yoğun eğitim sürecinde, tekkeye odun toplamaktan ayet ezberlemeye, tefsirin inceliklerinden hadislerin sahihliğini ayırt edebilmeye bütün merhaleleri kat ederek ilim tahsilini tamamlamış bu beş yılsonunda.    Şeyh, eğer altı ay daha kalırsan sana siyaseti de öğretirim diye teklifini yenilediyse de memleketini ve ailesini çok özleyen adam (derviş) bunu kabul etmemiş ve şeyhine teşekkür ederek tekkeden ayrılmış, memleketine doğru yola çıkmış.

      Elinde bastonuyla uzak mesafedeki memleketine doğru yürümeye başlayan derviş, bu seyahatinde konaklamak için bir köye uğramış. Burada namazını kılmak için köyün camisine gitmiş. Camiye girdiğinde imam, cemaate vaaz vermekteymiş. İmamın söylediklerini dinleyen derviş bir de bakmış ki, imamın bütün söyledikleri yalan yanlış şeyler.

       İmam, ayetleri eksik okumakta, ilmihali çarpıtmakta, söylediği mesnetsiz hikâyeler ve tavsiyeler için hadisler uydurarak peygamberi kendisine dayanak yapmakta, ayetleri yanlış yorumlayarak köylüye köylünün duymak istediği şeyleri söylemekte. Bu duruma daha fazla tahammül edemeyip müdahale etmiş. Ayağa kalkmış ve cemaate seslenerek,

      “Bu adam yalan söylüyor efendiler, sizi kandırıyor, Kitaba göre bunlar doğru değil, bu söylediği hadis uydurma, bu adam sizi kandırıyor.” Cemaatin kendi aleyhine dönmekte olduğunu sezen imam bu tepki gösteren adama dönerek hışımla çıkışır;

       “Bu adam kafirdir, ey cemaati mislimin, aramıza fitne sokmaya çalışmaktadır, uymayın siz bu düzenbaza, telef edin bu kafiri” İmamlarının bu işareti üzerine cemaat, büyük bir hırsla adamın üzerine çullanır ve dervişi iyice döverek saçını sakalını yolar.    

    Bu olaydan ders alan dervişse, yarım kaldığını anladığı tahsilini tamamlamak ve siyaset öğrenmek için yine şeyhinin yanına döner ve altı ay tekkede kalarak siyaseti öğrenir. Memleketine dönmek için yola çıkıp yine o köye uğrar ve bir namaz esnasında camiye girer.       İmam yine hurafelerden mürekkep yalan yanlış vaazını vermektedir.

         Bu kez uslu uslu yerine oturup sakince imamı dinleyen derviş bir yerde aniden ayağa kalkar ve cemaate dönerek şöyle der; “Ben uzak yerden geliyorum cemaati mislimin, hocanızın namını işittim. Bu ne mübarek adamdır. Hocalarım bana dediler ki, bu mübarek adamın sakalından bir kıl koparanlar cennetle müjdelenecektir.”

       Bu söz üzerine tüm cemaat imamın üzerine çullanır ve imamın saçını sakalını yolarlar. Yani ilmi siyaseti kullanarak Derviş hocadan intikamını alır.

      Tabi daha sonra dervişi araştıran cahil imam dervişi bulup ondan ders almak ister. Derviş cahil imama ders vererek ona düşmanlık yapmaz ve yetişmesine sebep olur. Yani hocayı direk değil en direk uyararak toplumu yanlış yönlendirmesine mani olur. İkincisi kendisinin pataklanmasının acısını ilmi siyasetini kullanarak alır.

        Kıssadan hisse; Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı. Nerde ne söyleyeceğini bilmeyenin söylediğinin de bildiğinin de kıymeti yoktur.

 

 


16.06.2014 00:00:00

Erdogan Kaya

İlmi siyaseti bilmek

İlmi siyaseti bilmek