Eskiden ayakkabılar olmadığı için insanlar buldukları deri ile çarık dikerlermiş. Bir adam yolda koyun derisi bulmuş, bulduğu deriden 2 çarık çıkar diye sevinmiş. Ama acaba helal mi haram mı bunu hocaya bir sorayım demiş.

     Hocaya sormuş, deri hocanın hoşuna gittiği için başlamış fetva vermeye. “Alanüke bulanüke, haramuke” demiş. Yani alana da bulana da haram demiş.

      Adamın canı sıkılmış hocaya saçağından bacağından olsun bize hiç mi bir şey yok hocam demiş. Hoca, “ vela saçak, vela bacak, hepsi hocanın olacak” demiş. Adam ne yapsın hocaya bırakıp gitmiş, ama hoca diktirdiği çarığı giyerken ayağı kayıp ayağını kırmış.

      Hocalık mesleği bir peygamber mesleğidir, bende imamdım ama hakkını veremeyeceğimi düşündüğüm için bir yıl sonra imamlığı bırakıp ekmeğimi başka meslekte kazanmaya başladım. Bu mesleğin hakkını verenlerin elini öperim, ama veremeyenlerde az değil. Bu işi sadece maaş için yapanların olduğunu biliyorum. Aslında bu fıkralar hocalar üzerinden anlatılan bir fıkra, yoksa hocalarımızın tamamı bunu yapıyor demek değildir. Sahtekarlık doğru olmayan herkes için geçerli bir meslek. Size birde sahte imam fıkrası anlatayım.

    Zamanın birinde; Erzurum'dan bir grup insan, hacca gitmek için yola çıkmışlar. Van'a gelmişler.

    Van'ın bir köyünde konaklamaya karar vermişler.

    O köyün de imamı yokmuş.

     Köylüler aralarında konuşmuşlar ve Erzurum'dan çıkıp hacca giden bu

topluluktan birini, imam yapmaya karar vermişler.

     ''Bu insanlar hacca gidiyorlarsa, boş insan değillerdir'' diye düşünmüşler.

      Nitekim tekliflerini, içlerinden birisi kabul etmiş.

     Her yıl, 400 koyun verilecekmiş imama.

     Adam; ''hacca gidip masraf yapacağıma, burada kalıp, yalandan imamlık yapar ve her yıl 400 koyun sahibi olurum'' diyerek işe başlamış.

     Köylü camide toplanmış, namaz kılınacak.

      Sayın İmam, başlamış namazı kıldırmaya:

      ''Erzurum'dan çıktım yola, Van'da verdim mola.. 400 koyun verdiler bana, Allahuekber!''

       Bu, günlerce aynı biçimde devam etmiş.

      Köylü bu işe biraz şaşırmış ve konuşmuşlar aralarında:

     ''Daha önceki imam mı yanlış kıldırıyordu, yeni imam mı yanlış kıldırıyor?

     Bunu gidip, Müftü ‘ye soralım.''

      Sayın Müftü, has Trabzonlu!!

      Müftüye gelen halk, her şeyi anlatmış.

      Müftü köylüye dönerek:

- ''Siz şimdi, hiç imama çaktırmadan köyünüze dönün ve namaz vakti camide toplanın; ben de namaza geleceğim'' diye emir verir.

      Herkes köyüne döner ve namaz vakti cemaat camide toplanır.

      Tabi ki Sayın Müftü de camidedir.

       İmam namazı kıldırmaya başlar.

       Birinci rekât:

       ''Erzurum'dan çıktım yola, Van'da verdim mola.. 400 koyun verdiler bana, Allahuekber!'' der hoca.

      Arkadan "öhö.. öhö!.." şeklinde bir ses duyulur.

      İmam, ''yakalandım, herhalde!'' diye korkmaya başlar.

     İkinci rekâtta, sözlerinde biraz değişiklik yapar:

      ''Erzurum'dan çıktım yola, Van'da verdim mola.. 400 Koyun verdiler bana, yarısı sana yarısı bana.. Allahuekber!''

        Namaz bitince, köylü Müftüye dönerek;

       ''İmam efendi namazı doğru mu kıldırıyor?'' diye sorar.

        Müftünün cevabı:

       ''Hâcen, birinci rekâtta biraz şaşırdı ama ikinci rekâtta işi düzeltti, der.

 

       Aslında Müftüde uyanıklık yapar koyunlar sahtekâra gitmesin hiç değilse yarısı bana kalsın istemiş. Hocalar üzerinden anlatılan bu fıkraya uyan öyle zındıklar var ki anlatamam.


12.06.2014 00:00:00

Erdogan Kaya

İki sahtekar bir araya gelirse

İki sahtekar bir araya gelirse